Vücudumuzda bir sivilce çıksa, acaba neden çıktı, diye merak ederiz, hele bir de uzun süre devam edip iyileşmez ise içimizi bir endişe kaplar; inceleyip sebebini bulmaya çalışırız. Çünkü, biliriz ki sivilce vücudumuzun içerisindeki bir anormalliğin dışa vurulmuş halidir.
Antalya’da bir lise öğrencisinin kutsal kitaba tekme atması da aslında sosyal bünyemizde ortaya çıkan sivilcedir. Bu sivilce neyin göstergesidir, onu teşhis etmemiz icap etmektedir.
Vücudumuzdaki sivilceye sebebiyet veren faktörlerin neler olduğunu hekimlerimiz sıralamışlar, mesela: Ergenlik dönemi, sağlıksız beslenme, hormonal faktörler, çinko eksikliği, çevresel faktörler, v.s.
O halde, toplum bilimi uzmanlarımız tarafından da sosyal bünyemizdeki sivilcelerin nedenleri, en ince ayrıntısına kadar tespit edilerek, çareler araştırılmalıdır.
Doğrusu ya şunu çok merak ediyorum; tekme atan bu çocuğun anne ve babası nasıl bir tepki verdi? O lisedeki bu çocuğun öğretmenleri ne düşündü? O lisenin müdürü; “yahu, biz bu çocuklara neyi veremedik de bu hadise oldu” diye kendilerine sordular mı? İlçe Milli Eğitim Müdüründen, ta Milli Eğitim Bakanına kadar eğitimden sorumlu herkes, kendine; “bu çocuklara verdiğimiz eğitimde hangi yanlışı yaptık da bu sivilce ortaya çıktı”, dediler mi? Hatta, o çocukların evine en yakın caminin imamı; “benim sorumlu olduğum mahallede böyle bir hadise oldu, acaba bu hadisede benim de mesuliyetim var mı?” Diye, kendilerine sordular mı?
Sosyal Medya kanallarında, gençlerimizin ahlaki seviyelerinin ne hale düştüğünü biraz ilgilendiğimiz zaman görüyoruz. Parkta çırılçıplak güneşlenmek, herkesin içinde köpekler gibi cinsel ilişkiye girmek, anadan üryan sokağa çıkmak v.s.
Sosyal dokumuzun, ahlaki anlamda bozulmasından rahatsız olan, duyarlı insanların endişelerini ve şikayetlerini son zamanlarda daha yoğun işitir olduk.
Lakin, bizim vazifemiz şikâyet etmek olmasa gerek diye değerlendiriyorum. Elbette, hastalığı tespit edebilmek, kaynağına inebilmek için dillendirmek gerekecek. Ancak, bundan sonra, bütün çabalarımızı tedavi yollarında sarf etmemizin çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Toplumdaki politik kutuplaşmanın vatandaşlar üzerindeki menfi tesirinin müspet etkisinden daha fazla olduğu kanaatini taşıyorum. Zira, kutuplaşma insanların birbirinin yaşam hakkına, inancına ve düşüncesine saygıyı törpülemektedir.
Ülke hepimizin; çocuklarımız ise ülkemizin evlatlarıdır. Ülkemizin bugünkü çocukları geleceğimizin yöneticileridir. Öyle değil mi?
Zamanı geldi de geçiyor bile; hangi fikir ve ideolojide olursak olalım, ülke vatandaşları olarak, hep birlikte, sosyal bünyemizdeki bu sivilcelerin niye çıktığını bulmamız elzemdir. Ülke geleceğimiz için ciddi tedaviler geliştirmemiz hayati öneme haizdir.
Lisede okurken kutsal kitaba tekme atabilen bir öğrenci, yarın yönetim kademesine geldiğinde kim bilir neler yapacaktır?
Bu hadise, görünür yerde ortaya çıkan bir sivilce olmuştur, vücudumuzun göremediğimiz yerlerinde acaba başka sivilceler yok mudur?
Ben, var olduğunu düşünüyorum! Hem de ne sivilceler…
Sosyal medyada açık açık yayınlanan, binlerce takipçisi olan videolarda; genç kız ve erkeklerin evlilik öncesi cinsel deneyim yaşamalarının gayet normal, doğal, sıradan, basit bir şey olduğunu konuşmaları ve yaşadıklarına dair paylaştıkları dudak uçuklatacak seviyededir.
Küçük bir sivilce, belki size basit görünebilir ve her ne kadar içerideki daha büyük bir hastalığı gösterse de tedavisi kolay gelebilir; bu nedenle de yeterince ehemmiyet göstermeyebilirsiniz. Lakin, unutmayın ki içeride oluşan kanser de ilkin, cildimizde çok önem vermediğimiz, sivilceye benzer basit bir beze şeklinde kendini hissettirir. Acilen, gereği gibi tedbir almaz isek, kısa zamanda önce yatağa ve sonra kabre yolcu eder.
Sivilce deyip geçmeyelim. Basit bir sivilcenin içerideki çok önemli denge bozukluklarının göstergesi olması münasebetiyle, ciddiyetle tedavisini geliştirmenin yollarını arayalım.
Hep birlikte…
Benim ilk aklıma gelen yollardan birisi; Milli Eğitim Sistemimizi komple değiştirmektir. Tüm dünyadaki eğitim sistemlerini, geçmişten günümüze kadar uygulanan metotları tarayarak, daha başarılı eğitim sistemini bulmamız gerekiyor.
Ana sınıflarına daha fazla önem vermemiz ve çocuklarımıza ana sınıfında iken dini terbiyeyi vermemiz gerekiyor.
Toplum olarak, kodlarımızda olan çevre kontrolünü, konu komşudan utanmayı tekrar sağlamamız gerekiyor. Neme lazımlıkla bir yere varamayacağız. Çocuklar mahalleli büyüklerden çekinmeyi bilmeli. Büyükler küçüklere nasihat edebilmeli, küçükler büyükleri saymalıdır.
Benim aklıma gelenler bu kadar, işin ehlileri ve yönetim kademesinde olan sorumlu kişiler tarafından çareler araştırılıp, uygulanmaz ise bizi daha aydınlık günlerin beklediğini boşuna hayal etmeyelim.
Allah yar ve yardımcımız olsun.