İmandan sonra bizlere bahşedilen en önemli nimetlerin başında zaman gelmektedir. Bu zaman dilimi içerisinde yaratılış gayemiz olan Rabbimize kulluğumuzu [Zâriyât-56] en güzel şekilde icra ederiz. Hayat ve ölümün arasında belirlenen bu sınırlı dünya hayatımızın [Mülk-2] değerini bilerek, elimizdeki imkânlardan yararlanırız. Zira dün-bugün-yarın olmak üzere üç günlük hayatımızda dünü (ders çıkarma ve tövbe etme dışında) geri getiremeyeceğimiz, yarının bizim için toprağın üstü veya altı olma ihtimali olduğuna, üstü olsa da hangi sağlık durumlarının bizi beklediğini bilmediğimize göre değerlendirmemiz gereken zaman bugün olmalıdır. 

Mü’min olarak bizler, elimize geçen her fırsatı değerlendirmeli ve ayırım yapmadan zaman bilinciyle hareket etmeliyiz. Genelde elimizdeki nimeti kaybedince kıymetini biliyoruz ancak, bunun telafisi çoğu zaman mümkün olamıyor. Bizler için iyi, güzel ve hayırlı ameller yapmada bütün zamanlar değerli olmakla beraber, Kur’an ve Sünnet’in ayrıca değer atfettiği vakitlerin kıymetini daha fazla bilmeliyiz. 

Bu müstesna zaman dilimlerinden biri de Zilhicce ayıdır. Allah Rasulü (s.a.s) “Allah'a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce'nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir gecesine denktir.” [İbn Mâce-1728] buyurarak faziletini bildirmiş ve “Allah indinde Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbîhi (sübhânellâh), tahmîdi (elhamdu lillâh), tehlîli (lâ ilâhe illallâh) ve tekbîri (Allâh'u ekber) çokça söyleyin!” [Münzirî-2/192] şeklinde tavsiyede bulunmuştur. 

Rahmet elçisi (s.a.s) “Arefe günü tutulan orucun geçmiş ve gelecek birer yıllık günahların bağışlayacağını Allah'tan umuyorum.” [Müslim-1162] buyurarak bizleri bu orucun faziletinden mahrum olmamaya teşvik etmektedir. Arefe’de vakfe yapanların (temel hac vazifelerini yapması için oruç tutması mekrûh) dışında bizler için sünnet/müstehâb olan bir günlük orucun (kul hakları hariç) iki yıllık günahın affedileceği bildirilmektedir. Ancak bu senenin Arefe günü cumartesiye denk geldiği ve cuma, cumartesi ve pazar günleri tek olarak nafile oruç tutmak mekrûh (dinî tavsiyeye aykırı) kabul edildiği için cuma günüyle beraber iki gün oruç tutmak uygun olacaktır.

Sözlerimi Rasûlullâh’ın (s.a.s) bizlere hatırlattığı “Kim iki bayram gecesini faziletini umarak ihyâ ederse, kalplerin öldüğü günde onun kalbi ölmez." [İbn Mâce-1782] öğüdüyle bitiriyorum. 

Rabbim dağılan gönüllerimizi ibadet aşkıyla ihya eylesin, mazlum kardeşlerimizi tez zamanda muzaffer eylesin, ümmetin ittihadına vesile kılsın ve gerçek bayramlara cümlemizi eriştirsin..!
Feyizli ve bereketli cumalar…