Bildiğiniz gibi modern Sovyetler Birliğini dağıtan 1988-91 yılları arasında devlet başkanlığı yapan Mihail Gorbaçov'dur. Ülke içinde glasnost ("açıklık") politikası ile ifade ve fikir özgürlüğünü genişletirken, perestroyka ("yeniden yapılanma") ile ekonomik karar alma mekanizmasını merkezden uzaklaştırarak verimliliği artırmaya çalıştı. Bu politikasıyla SSCB'nin dağılmasına yol açtı. Belki de amaç üzerlerindeki yükü atmaktı...

Şimdi de ABD'nin başında da benzer bir temayül gösteren kişi geçti. O da ABD'nin üzerindeki yüklerden kurtulmak istiyor. Bu yüklerin başında tembel ve obez Avrupa'yı koruma görevini bırakmak geliyor. İkinci dünya savaşında beri Avrupa güvenliğini ABD ordusuna emanet ederek orduya yatırımını azaltıp müreffeh bir hayat yaşarken ABD, Avrupayı korumak amacıyla kendi halkını acılara gark etmişti ki ABD'de 20 milyon civarında evsiz yaşamakta ve devlet sosyal bir devlet olma yolundan epey uzaklaşmış bulunmaktadır.

ABD, Birinci Dünya Savaşından önce Avrupa işlerine karışmama politikasını benimsemişken, Rusya'nın savaştan çekilmesi üzerine zor duruma düşen İngiltere'nin sıkıştırması üzerine ona yardım etmek için savaşa katıldı fakat savaştan sonra tekrar eski politikasına döndü. Bu politikayı yine İngiltere'yi kurtarmak uğruna terk edecektir. İngiltere'nin İkinci Dünya Savaşında Hitlere karşı mağlup olması üzerine yine İngiltere'nin sıkıştırması üzerine tekrar savaşa girdi ve İngiltere ile Avrupa'yı bir daha kurtardı. Fakat bu savaştan sonra kendi kıtasına dönmedi ve İngiltere'nin akıl hocalığıyla dünya jandarmalığına soyundu. İngiltere, kendi hükümranlık alanlarını bir anlamda ABD'ye devredip içine çekildi.

Ama artık bu sürecin sonuna gelinmişti.

Amerika'da ekonomi iyiye gitmediği gibi sosyal hayat ve müreffehlik de geriye gidiyordu. ABD derin devleti içinde bulunulan bu çıkmazdan ancak Taramp gibi bir deli ile çıkabileceklerini düşünerek onu başa getirdiler.

Tramp'ın misyonu ABD'yi tekrar kendi kıtasına çekmek ve dünyadaki etkinliğini azaltmaktır.

Tramp, ilk olarak Ukrayna konusunda Avrupa'ya rest çekmekle işe başladı. Sonra Suriye'yi "Türkiye'ye teslim ettim" deyip bölgeyi bize bıraktı ki bu konu da ayrı bir yazı ile değerlendireceğiz. Ardından Nato'dan çıkmayı tartışmaya başladı ki Nato'nun tüm yükünü kendilerinin çektiğini söylemeye başladı. Görünen o ki ABD ya Nato'dan çıkacak ya da sorumluluklarını azaltacak. Bu durum Avrupa'nın paniklemesine yol açtı. Düne kadar kapıda bizi meletirken şimdi Türkler şöyle iyi böyle iyi, ordu şöyle güçlü böyle güçlü diyerek bize Avrupa Birliğinin kapılarına aralamaya başladı.

Biz, bu fırsattan yararlanmaya çalışsak da Avrupa'nın ipiyle kuyuya inilmeyeceğini bilmeliyiz. Onlar, bunu daha önce de bize yaptılar. Rusya'nın Macaristan'a saldırması üzerine Osmanlı Devletine yağ çekip, gaz verip Rusya ile Kırım Savaşı çıkarttılar. Daha sonra da bizi Ruslar karşısında yalnız bırakıp Kırım'ın yani bugünkü Ukrayna'nın bir kısmının elimizden çıkmasına ve ardından Rusların İstanbul önlerine kadar gelmesine göz yumdular. Tarih şimdi de tekerrür ediyor ve yine Rusya, Kırım (Ukrayna) konusunda Avrupa'ya göz dağı verirken onlar da dedelerinin yaptığı gibi Türkler şöyle savaşçı böyle savaşçı diyerek bizi öne sürmeye çalışacaklardır ama biz geçmişte yaptıklarını bilerek oyun oynamalıyız. Şunu unutmayalım ki Avrupa ne Rusya ile ve ne de Rusyasız yapar. Defalarca Rusya'yı defterden silme fırsatı ellerine geçtiği halde bunu yapmadılar. Osmanlı, Rusya'yı yenme fırsatı yakaladığı halde hep kalleşlik yaptılar. Bu nedenle Avrupa'nın oyunlarına gelmeyelim ve bu oyunu onlara karşı oynamasını bilelim.

Tarihi bir fırsat tekrar yakalanmak üzere, bu oyunu iyi oynar geçmişteki olaylardan ve tarihten ders alırsak tekrar bölgemizin özgürlüğüne kapı aralamış oluruz.

Avrupa ile ABD arasında ihtilaf girmesi bizim için çok önemli ve büyük bir fırsat. Batı, ne kadar bölünürse bizim ve İslam dünyasının rahat nefes alması o kadar iyi olur. Allah onların başından bela eksik etmesin... Avrupa ABD ve Rusya ile arasını açması, ABD'nin Çin ile mücadele etmesi, Çin'in Hindistan ile kapışması bizim için bir fırsat oluşturur. Onların hepsinin birleşmesi bizim sömürülmemize ve yok olmamıza neden olur...

Tramp'a dönersek, o kendisine verilen görevi güzel bir şekilde yapmaya başlıyor. Amerika'yı Dünya Sağlık Örgütünden (DSÖ) çıkarması da büyük bir olay. Çünkü bu örgüt dünyanın sağlıklı olması için değil de ilaç sanayisinin yan kolu olarak faaliyet göstermekte, tedavi değil müşteri mantığı ile hareket etmekte ve covit olayının baş musebbibi olmaktadır.

Tramp'ı iyi izlemek gerekir. Başarılı olursa ayağımıza tarihi bir fırsat gelmiş olur. Başarılı olup ABD'yi dünyadaki olaylardan çekerse tekrar toparlanma fırsatı elde ederiz. Avrupa ve batı dünyası ne kadar parçalı olursa o kadar bizim için iyi.

Allahım onları birleştirme ve aralarındaki nefreti artır.