Bugün ailelerin öğüde ihtiyacı güneşe ihtiyacından daha fazladır.
Aile deyince ilk akla gelen, evin idaresinden sorumlu olan erkek, sonra eşi sonra da evin diğer üyeleridir.
Aile huzur istiyorsa huzur için öğüt almalıdır. Çünkü ailenin huzuru, toplumun huzuru demektir.
Aile, ilk okuldur. İlk nasihat, ailede başlamalıdır. Öğüt isteyip öğüt alan, öğütün gereğini yapar.
“Öğüt dinlemeyen azar isteklisidir.”
Sadi-i Şirâzî
Aile fertlerinde sevgi ve saygı varsa orada huzur var demektir. Büyüklerin sevgisi, küçüklerin saygısını doğurur. Küçüklerin saygısı da büyüklerin sevgisinin devamını sağlar.
Ailede Mutluluk ve Devamı
Ailede mutluluk, sevgi ile başlar saygı ile devam eder. Böyle evliliği korumak, mutluluğu korumak, ebedî huzuru korumaktır. Çünkü mü’min bir aile mü’min olarak yaşar ve mü’min olarak ölürse af ve mağfirete uğrayıp cennete girecektir. İşte bu bakımdan İslâmî bir evliliği korumak ebedî huzuru korumaktır.
Evliliği Bakıma Almak
Evliliği zaman zaman bakıma almak gerekir. Arabamızı bakıma alır da evliliğimizi niçin bakıma almıyoruz? Evliliğin araba kadar kıymeti ve ihtiyacı yok mudur?
Evlilik huzurunu korumada uzman insanlar vardır. Onlara müracaat gerekir. Araba için bakımı yapacak uzman olan ustalar olduğu gibi evin bakımı için de ilim ve irfan ehli, halden anlayan basiret sahibi aile uzmanları olmalı ve onlardan söz tutmak niyetiyle nasihat alınmalıdır.
Karşıyı kazanmadan önce her bir ev ferdi, kendisini kazanmalı ve önce kendisini değiştirmelidir.
Evde, seyreden değil, gayret eden olalım. Kendimize ayırdığımız vakitten eşimize de vakit ayıralım.
Kendimiz için düşündüğümüz güzellikleri eşimiz için de düşünmeliyiz. Zira en büyük aile uzmanı Hz. Peygamber (s.a.s.), şöyle buyurmuştur:
“Sizden biriniz kendisi için sevdiği şeyi kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olmaz.”
(Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71-72; Tirmizî, Kıyâmet, 59; Nesâî, Îmân, 19, 33; İbn Mâce, Mukaddime, 9.)
Bu hadîs-i şerîfle nerede amel edilse o yer cennet olur; ister evler, ister okullar ve ister kurumlar.
Hz. Peygamber’i (s.a.s.) aile uzmanı yapan Allah Teâlâ ise şöyle buyurmuştur:
“Onlarla hoşça, güzelce geçinin. Şayet onlardan hoşlanmayacak olursanız, olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur.”
(Nisâ sûresi, 4/19)
5. Herhangi bir insan hakkında acele ile iyi veya kötü diye hüküm verme
İyi adam, hiç hatası olmayan değil, iyi tarafı kötü tarafına galip olan; kötü adam da hiç iyi tarafı olmayan değil, kötü tarafı iyi tarafına galip olan kimsedir.
İnsaflı olan kişi, insanları olduğu gibi değerlendiren kişidir. İşte bundan dolayı insanları değerlendirirken hem iyi taraflarını hem kötü taraflarını görmek gerekir.
6. İncitmemek için kalbini ve dilini tut, incinmemek için derya gönüllü olabilmek için Allah’tan yardım iste
Kalbi tutmak, kalbe takvayı, Allah saygısını koymakla mümkün olur.
Dili tutmak da kalbe takvayı koymakla mümkün olur.
Dil, kalbin tercümanıdır.
İlk ders, incitmemek; son ders, incinmemektir.
Son derse hemen ulaşılmaz, sabırla, terbiye ile ve terbiyelilerle birliktelikle ulaşılabilir.
Mevlana ârifi şöyle tarif etmiş:
“Ârif, kırılmaya layık olanı kırmayan, kırandan da kırılmayandır.”
İlmin gereği takvaya riayet ederek uygulanırsa zamanla irfan hâsıl olur.
İrfan hâsıl olunca elbette ârifane hareket edilir, kırma ve kırılma da olmaz.
7. Büyüklere hürmet et, küçüklere şefkatli ol
Büyüklere hürmet eden, küçüklerden hürmet görür; küçüklere merhamet eden de büyüklerden merhamet görür.
Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.) ne güzel ölçüyü koymuştur:
“Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin hakkını bilmeyen bizden değildir.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 66; Tirmizî, Birr, 15.)