Haberin Kapısı
2024-04-03 13:06:18

BAŞKAN OLABİLECEK İNSAN VE ÖZELLİKLERİ

İbrahim Cücük

03 Nisan 2024, 13:06

a) Bilgili ve birikimli olan, bildiğini de uygulayan,

b) Eseri ve başarısı olan,

c) Hesap soracak kadar cesur, hesap verebilecek kadar tevazusu olan,

d) İdarecilik ve yöneticilik kabiliyeti olan,

e) Ahlâkı güzel, halka karşı şefkatli, kaliteli insanın kıymeti bilerek yeterli ve başarılı ekiple çalışan kimse olması.

a) Bilgili ve birikimli olan, bildiğini de uygulayan

1. Kendi sorumluluğu açısından bilinmesi gerekli bilgileri bilmeli, noksanının farkında olmalı ve noksan olduğu konuları hemen öğrenmelidir.

Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Ya âlim ol ya talebe ol ya (ilim) dinleyen ya da (ilmi) seven ol! Beşinci (câhil) olma, (eğer cahil olursan) helak olursun.”

(Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ ve Müzîlü’l-İlbâs, I, 149, 150.)

“Çok bilen, çok şeye dikkat eder.”

G. E. Lessing

2. Kendisinden üstün insanları tanımalı ve onlardan istifade etmelidir

“Bir neslin bilgilileri ve iyi adamları bitti mi o nesilde hayır kalmaz.”

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)

3. Liderlik ve idarecilikle ilgili yazılmış en isabetli ve doyurucu kitapları okuyup hazmetmelidir.

Lider “bey arı” gibidir. Bey arı olmadan bal olmaz.

“Bey arı olmadan, petek oğul tutmaz.”

Ahmet Kutsi Tecer

“Her sistem, kendine uygun lideri üretir.”

Roger Garaudy

“İşi doğru yapana yönetici; doğru işi yapana lider denir.”

Warren G. Bennis

4. Kendisini üstün insanlarla kıyas etmeli ve hep onları örnek almalıdır

“Oğlum, âlimler meclisine devam et. Bahar yağmuru ile yeri yeşillendiren Allah, hikmet nuru ile de mü’minlerin kalbini aydınlatır.”

Lokman Hekim

5. Her gün ilerlemek için, her gün lazım olan bilgide ilerlemek için belli bir vakit ayırmalıdır

“Öğrenmek için çok çalış. Bilgi, insanın daha zekice ve tesirlice çalışmasını sağlar.”

Charles Schwab

6. Bilmenin maksadı uygulamaktır. Çünkü insan, uyguladığı kadar bilendir. Uygulamayan hükmen cahil sayılır.

Gerçek başkan hem ilim hem irfan sahibidir.

İlimsiz irfan muhal, irfansız ilim de vebaldir.

İlim, hakkı-batılı, hayrı-şerri, faydayı-zararı, doğruyu-eğriyi bilmektir.

İrfan, ilmin gereğidir. Bu da hakkı alıp batılı reddetmek, hayrı alıp şerri reddetmek, faydayı alıp zararı reddetmek, doğruyu alıp eğriyi reddetmektir.

“Âlim olmayınca, insan muttakî olamaz; bir âlim, âmil olmadığı halde ilim sahibi sayılamaz.”

Ebu’d-Derdâ (r.a.)

“Kıyâmet günü Allah katında insanların en kötüsü, bilgisinden yararlanmayan bilgi sahibidir.”

Ebu’d-Derdâ (r.a.)

“Bilmeyene yazıklar olsun, bilip de yapmayana yetmiş defa yazıklar olsun.”

Ebu’d-Derdâ (r.a.)

c) Hesap soracak kadar cesur, hesap verebilecek kadar tevazusu olan

1. İnanan, sorumluluk duyan ve hesaba çekileceğine iman eden elbette cesur olur.

Haklı olan korkmaz, çünkü Hak ile beraberdir ve Hakkın gücü ile güçlüdür.

Haksız olan korkaktır, çünkü güçsüzdür. Zira en güçlü olan kimse, haklı olandır, güçsüz olan da haksız olan kişidir.

“Cesaret ve büyük bir dayanma gücüne sahip ol! Cesaretin en faziletli olanı da Hakkı haykırmak, sır saklamak, hatasını itiraf etmek, insanların hakkını vermekte insaflı olmak ve hiddet anında nefsine hâkim olmaktır.”

Hasan el-Bennâ

“Cesaret, zafere; kararsızlık, tehlikeye; korkaklık ise ölüme götürür.”

Yavuz Sultan Selim

“Başarı, cesaretin çocuğudur.”

Benjamin Disraeli

“Gerçek cesaret, yalnız ayıptan ve hatadan korkmaktır.”

Cenap Şehabeddin

2. Hesabı düşünen, mutlaka hesaba çekileceğine inanan kişi, daima Hakkı gözetir. Tevazu da Hakka boyun eğmektir.

Her konuda Hakka boyun eğen ve Hakkı gözeten daima Hakkın yardımını, halkın da sevgisini görür.

Kâinatı yaratan ve yöneten Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Andolsun ki muhakkak kendilerine peygamber gönderilenleri de sorgulayacağız, gönderilen peygamberleri de mutlaka sorgulayacağız.”

(A’râf sûresi 7/6.)

İbn-i Ömer (r.anhümâ)’den rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürüsü (idaresi altındakileri)nden sorumludur. İnsanlar üzerinde olan emîr/devlet başkanı olan idareci bir çobandır; o sürüsünden (halkından) sorumludur. Kişi aile fertlerine çobandır. O da onlardan sorumludur. Kadın kocasının evine ve çocuklarına çobandır. O da onlardan sorumludur. Köle, sahibinin malına çobandır, o da ondan sorumludur. Dikkat! Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürüsünden sorumludur .”

(Müslim, İmâre, 20; Buhârî, Cum'a, 11, Cenâiz, 32, Nikâh, 81; Ahkâm, 1; Ebû Dâvûd, İmâre, 1, 13; Tirmizî, Cihâd, 27; Ahmed, II, 5, 54, 55, 108.)

Allah Teâlâ, Müslümanlara her gün namazda kırk kere Fâtiha’da “mâliki yevmiddîn” dedirterek ceza gününü yani hesap gününü, hesaba çekileceğimizi hatırlatıyor ki bütün hayatımızı ona göre düzenleyelim diye.

Tevâzu, Cenab-ı Hakk’ın büyüklüğünü ve kendi küçüklüğünü anlamak ve idrak etmek esası üzerinde gelişen, fikre ve vicdana dayalı bir histir. Büyüklenmenin zıddı olup şeref ve yükselmenin merdivenidir.

(Rıfat, Ahmed, Tasvîr-i Ahlâk, s. 340. )

Ebû Hureyre (r.a.), Hz. Peygamber’in (s.a.s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“Bir kimse Allah için tevâzu gösterirse Allah onu ancak yükseltir.”

(Müslim, Birr, 69; Tirmizî, Birr, 82; Dârimî, Zekât, 34; Muvatta, Sadaka, 12.)

Başka maksatla değil, sırf Allah Teâlâ’ya yaklaşmak ve rızasını kazanmak düşüncesiyle kendisini müstahak olduğu mertebeden indirmek sûretiyle mütevâzılık yaparsa hem dünyada hem de âhirette Allah Teâlâ, o kimseye yükseklik ihsan eder.

Bu manada Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

“Kim Allah için bir derece mütevâzı olursa Allah onu tevazusuna karşılık bir derece yükseltir. Kim de Allah (rızası) hilafına kibirlenirse Allah onu kibirlenmesine karşılık bir derece alçaltır, ta onu aşağıların en aşağısı kılar.”

(İbn Mâce, Zühd, 16; Ahmed, III, 76.)

3. Dürüst Olmak

Bu özellik, gerekli bütün özellikleri kendisinde toplayan bir husustur. Bir memleketin düzenini bozan başlıca iki sebepten biri rüşvet, diğeri ise hatıra riâyettir ki bu ikincisi de manevî rüşvet demektir.

Yapılacak işin özü, rüşvet kapısını kapatmak olup bu iki şekilde sağlanır:

a) Önce araştırılıp her işe erbabı tayin edilmelidir.

b) Basit de olsa memleket yararına aykırı hareket edenler hemen cezalandırılmalıdır.

Bu suretle herkes liyakatine göre istihdam edilmiş olacağından memur olmak isteyenler liyakat kazanmaya ve görevde bulunanlar ise iyi hizmetler görmeye ve çalışmaya mecbur olurlar.

4. Hırs ve Tamahtan Uzak Kalmak

İnsan, tabiatı gereği hileye meyledip de makam ve mevki hırsına kapılmamalıdır. Zira bir yönetici, yüksek bir makama ulaştığında çoğu kimse zorunlu olarak onların yüzüne gülüp dost ve vefalı gibi davranmaya çalışır. Aslında bu kimseler, belirli bir seviyeye ulaşan yöneticilere kırgın ve dargın olarak, doğabilecek bir fırsatı gözetip kollarlar.

Bir yönetici hırs ve tamahtan uzak kalarak, lâyık olduğu alanda ve mevkide görev yapmalıdır.

5. Sır Saklamak

Yönetici kişi sözlerinde dikkatli olmalı, sözlerini tartıp da söylemelidir. Küçük bir söz, devlet yönetiminde zamanla büyük zararlar doğurabilir.

Bazı sırlar vardır ki danışman ve müsteşarların bile haberdar edilmesi caiz olmaz.

Sır açıklamak güveni yok eder. Başkasını kayırmak ya da kötülüğü uzaklaştırmak için de olsa, sır açıklamak zararlı sonuçlar doğurur.

6. Güvenilir Olmak

İdarî işlerde hâl ve mevkiin gereğine dikkat etmek, halkın mizacını gözetmek ve dönemin karakterine de vâkıf olmak gerekir.

Siyasî işlerde işin adamı olmanın okulu yine iştir. Nazarî şeyler ancak uygulamalar ile elde edilen melekenin mükemmel hale gelmesine sebep olur.

e) Ahlâkı güzel, halka karşı şefkatli, kaliteli insanın kıymetini bilerek yeterli ve başarılı ekiple çalışan kimse olması

1. İmanın kemali, ahlâk güzelliği oranına göredir. Başkan olan ve başkan olacak kimsenin ahlâk güzelliğine yani imanın kemaline dikkat etmesi beklenir.

Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Mü’minlerin iman bakımından en kâmili, ahlâkça onların en güzel olanıdır. Onlar, insanlara iyilik kanadını gererler. (Yine) onlar iyi geçinen ve kendileriyle de iyi geçinilen kimselerdir. Zira (iyi) geçinmeyen ve kendisiyle (iyi) geçinilmeyen kimsede hayır yoktur.”

(Münâvî, Feyzu’l-Kadîr Şerhu Câmiı’s-Sağîr, II, 97.)

2. Başkan, kendi ev halkına ve aile yakınlarına nasıl davranıyorsa halka da öyle şefkatli davranmalıdır.

Ömer bin Abdülaziz’i halife yaptıkları zaman, tâbiînin önde gelen âlimleri olan Sâlim bin Abdullah, Reca bin Hayve ve Muhammed bin Kab’a, “Ben, bu işe düştüm. Kurtuluş çarem nedir?” diye sordu, onlar:

“Yarın kıyamet gününde azaptan kurtulmak istiyorsan, Müslümanlardan yaşlılarını baban yerine koy, gençlerini kardeş kabul eyle, çocukları kendi çocukların gibi düşün! Kadınları ise kız kardeşin ve annen gibi kabul eyle. Annene, babana, kardeşine ve çocuklarına yaptığın gibi onlara muamele eyle” dediler.

Harun Reşid de Fudayl bin Iyâz’dan nasihat isteyince şu nasihati almıştır:

“İslam ülkesi, senin evin gibidir. İnsanları ev halkın gibidir. Babalarına, kardeşlerine ve çocuklarına iyilikle muamele eyle. Korkarım şu güzel yüzün ateşle yanar ve çirkinleşir. Güzel yüzlerden niceleri cehennemde çirkinleşir ve emîr(idareci)lerden niceleri orada esir olur.”

Harun Reşid, “Biraz daha söyle” diyerek hüngür hüngür ağladı. Fudayl bin Iyâz hazretleri şöyle devam etti:

“Allah Teâlâ’dan kork ve O’na ne cevap vereceğini düşün. Cevaplarını şimdiden hazırla! Çünkü kıyamet günü Allah Teâlâ sana Müslümanların hepsinden tek tek soracaktır. Hepsi için adalet isteyecektir. Eğer bir gece bir ihtiyar kadın, evinde bir şey yemeden yatarsa, yarın senin eteğine yapışır ve sana düşman olur.”

3. Kıymetli insanın kıymetini ancak kıymetli insanlar takdir ederler. Değerlileri değerlendirmek, her bir değerli insanı ancak değerli işlerde istihdam etmekledir. Ayrıca başarı, ekip ruhu ile çalışanlarındır.

“İnsanların değeri, düşüp kalktığı ve beraber yaşadığı insanlardan anlaşılır.”

Hz. Ali (r.a.)

“İnsanın neye sahip olduğuna değer veririm ama ne yapıp ne başardığına daha büyük değer veririm.”

Goethe

“Bir insana gereğinden fazla değer verirseniz ya onu kaybedersin ya da kendini.”

Sydney J. Harris

Akıllı kişi, çevresinin gücünü de kendi davasında değerlendirmesini bilen kimsedir. Akılsız ve beceriksizler ise bu potansiyeli kullanacağına etrafını kınayarak ve tenkit ederek kaybederler.

“Kullanılmayan maddî kaynaklar muhakkak kaybolmuş sayılmazlar, fakat kullanılmayan insânî kaynaklar daima yok olmuş demektir.”

J. Wiesner

“Liderin en öncelikli işi, kendi enerjisini kontrol altına almak ve çevresindekilerin enerjilerine orkestra şefliği yapmaktır.”

Peter F. Drucker

“Başarı, insanlarla geçinebilmesini bilmek ve onları yönetebilmektir.”

D. Carnegie

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.