Endülüs’ten Orta Asya’ya kadar bütün Müslüman Türk, Arap, Kürt Gayri Müslim milletlerin ortak malı haline gelmiştir. Battal Gazi’nin gerçek hayatı tam olarak bilinmemekle beraber, birçok menkıbe, rivayet ve efsanevileşen hikâyelerle doludur.
Battal Gazi’den bahseden Ya‘kūbî ve Taberî’den başlayarak Evliya Çelebi’ye gelinceye kadar Mes‘ûdî, İbn Asâkir, İbnü’l-Esîr, Sıbt İbnü’l-Cevzî, İbn Şâkir el-Kütübî, İbn Fazlullah el-Ömerî, Zehebî, İbn Kesîr, Gelibolulu Mustafa Âlî gibi pek çok kaynakta tarih ve menkıbe iç içedir. Bu kaynaklara dayanarak Battal Gazi’nin şahsiyetini ortaya koymak oldukça zordur. (İslam Ansiklopedisi)
Hemen hemen bütün kaynaklar, “Battal” kelimesinin onun asıl adı değil kahramanlığını belirten lakabı olduğunu ve asıl adının “Abdullah” olduğunu belirtirler. Battal Arapça bir kelime olup ‘olağanüstü olağandışı çok büyük/kahraman manalarına gelir.’ “Abdullah” ise Allah’ın kulu manası taşımaktadır. Gerçek isminin bu olduğu da tartışılmaktadır. Buna karşılık aynı kaynaklar künyesi için 'Ebû Yahyâ', 'Ebû Hüseyin' veya 'Ebû Muhammed', babası için Hüseyin Gazi, Ömer yahut Amr gibi farklı isimler kaydeder. Ayrıca ailesi hakkındaki bilgiler de birbirini tutmaz. Eşinin Sıddık Zeynep olduğu ve Eskimalatyada Sıddık Zeynep Kümbetinde metfun olduğu bilinmektedir. Üzerinde herhangi bir kitabe olmamasına rağmen yapım tekniği olarak Selçuklu devri eseridir. Sivriltilmiş piramit külahlı sekizgen köşeli yapı, taş malzeme ile yapılmıştır. Halk arasında Battal gazinin eşi olarak anılmaktadır. Bir rivayete görede Türk asıllı Annesi Saide Hatun'dur. Kaynaklarda Oğlu Ali Bingazi “Alibaba Mezarlığı” Eskimalatya Şehir girişinde bulunan mezarlıktaki tepede bulunan yeşil türbede olduğu ve mezarlığa isminin bu nedenle verildiği rivayet edilir.
Abbasiler döneminde Zengibar kalesi kuşatmasında şehit olan Seyyid Hasan Gazi (Türbesi Darende yamacında tepededir), Seyyit Battal gazinin amcası ve kayınpederi olduğu rivayet ediliyor. İbnü’l-Esîr’e göre Battal Gazi aslen Arap bile olmayıp Emevîler’e intisap etmiş âzatlı bir köle ailesinden gelmektedir (el-Kâmil, V, 129) diye bahsedilmektedir. Battalgazinin Malatya (Eskimalatya/Battalgazi İlçesi)’da “Alibaba Mezarlığının altında olan mahalde bir evde doğduğu da rivayetler arasındadır. (Harabeleri duruyor) Ayrıca Eskimalatya’da (Battalgazi İlçesi) “Emir Ömer mescidi” altında bulunan Malatya Emirinin de Serdarı (Baş Komutan) olduğu da rivayetler arasındadır. Malatya Emiri Emir Ömer’in Emevi Halifesi Öm
Dilden dile anlatılan, yaptığı kahramanlıklarla destanlaşan Battal Gazi işte bu dönemde yaşamıştır. Malatya’da Battalgazi İlçesinde, (690–695) yıllarında doğan Battalgazi son derece bilgili bir âlim’di. Dört dini kitabı iyi bilmesi ve Türkçe dışında Arapça, Farsça ve Rumcayı çeşitli lehçeleri ile anadili gibi konuşabilmesi, güçlü bedeni ve bileği ile son derece cengâver bir akıncı ve komutan yapmıştır onu. Son derece dürüst ve dost canlısı kişiliği ile dostlarına güven, düşmanlarına korku salan, mertliğe ve cesarete sahipti. Peygamber efendimizin, onun geleceğine dair müjde verdiği de rivayetler arasındadır.
Bu durumda Battal Gazi’nin bilhassa (717-740) yılları dolaylarında, Emevîler’in Bizans’a karşı yürüttükleri mücadelelerde rol aldığını ve hem Müslüman hem de Hristiyan kaynaklara yansıyan efsanevî şöhretini bu sırada kazandığını kabul etmek gerekiyor. Belirtilen kaynaklar Battal Gazi’nin Bizanslılar’la Anadolu’da yaptığı mücadeleleri ayrıntılı olarak zikrederler. Târîḫu’ṭ-Ṭaberî’nin Ebû Ali Bel‘amî tarafından yapılan Farsça tercümesine göre o ilk defa 717 yılında Mesleme b. Abdülmelik’in yönettiği İstanbul kuşatmasında kendini göstermiştir (H. Zotenberg, IV, 239-240). Öteki kaynaklar da Battal Gazi’nin katıldığı yahut bizzat idare ettiği muharebeleri menkıbevi bir üslûpla ve bütün teferruatıyla anlatırlar. (İslam Ansiklopedisi)
komutasındaki Bizans Ordusu Malatya üzerine tekrar yürümüş ise de kuşatma sırasında halk, kent kapılarını kapayarak Halife Hişam’dan yardım istemişti. (Halifeliği: 724 – 743) Bunun üzerine Bizanslılar çekilmek zorunda kalmış, Halife Hişam Malatya'ya girerek, şehir onarılıncaya kadar buradan ayrılmamıştır.Şehir’e vali olarak atanan Melih İbn-i Sebeb ve yanında seferlerde bulunan Abdullah El-Battal Bizanslıların elinde bulunan Synada şehrini kuşatarak, İslam orduları Pelezaium adı verilen yerde ağır bir yenilgiye uğramışlardır. Bu savaştan üç sene sonra 740 tarihinde Abdullah El-Battal, Eskişehir yakınlarında, Akronion önünde yapılan savaşta şehit düşmüştür. Yine bu tarihlerde Malatya'da Bizans-Arap çatışmalarında Battal Gazi'nin silah arkadaşı olan Abdulvahap’ın da şehit düştüğü tahmin edilmektedir.
Battal Gazi’nin ölümü ile ilgili rivayetler de muhteliftir. Fakat bunların gerçeği yansıtanı Theophanes, Taberî, İbnü’l-Esîr ve İbn Kesîr tarafından kaydedilen rivayet olup buna göre Battal Gazi, bugün Eskişehir’in güneybatısında yer alan Seyitgazi kasabasının bulunduğu antik Akroinon mevkiindeki bir muharebe sırasında şehid olmuş ve oraya defnedilmiştir. Belirtilen kaynaklar onun ölüm tarihini 113 (731), 122 (740) ve 123 (741) olarak zikrederler. Buna göre Battal Gazi’nin milâdî 730’lu veya 740’lı yıllarda Akroinon mevkiinde şehid düştüğü kabul edilebilir.