15 Temmuz Darbe girişiminin kısmen başarısız olması Darbenin arkasında ki küresel güçlerinde yine kısmen açığa çıkmasını sağladı. Yâda kısmen açığa çıkması sağlandı. Bu şu demek oluyor; darbeyi hazırlayıp planlayan uygulamaya koyan uluslar arası konsorsiyum koç başı olarak sadece ABD’NİN deşifre olmasını sağladı. Bu konsorsiyumu bir araya getiren Siyonizm AB, İngiltere ve İsrail’in ise ne hikmetse deşifre olmasını istemedi. Türkiye’de ki Ulusal Basına ve medyaya baktığımızda ısrarla ABD’NİN ismini orta yerde dolanır ama bu diğer küresel güçlerin esamisinden dahi bahsedilmez.
Bundan tam 8 sene önce //www.milligorusportal.com/showthread.php?t=25851 “Barack H.Obama, ABD Çalışma Kolu “İRAN” Raporu ve Medeniyetler Savaşı” isimli makalemde “11 Eylül saldırısının ABD’NİN Ortadoğu üzerine –var olma mücadelesi adına- yeni bir haçlı seferi başlatmasıyla birlikte küresel güçlerin aynı zamanda “Tek kutuplu bir dünyadan çok kutuplu bir dünyaya” geçişin işaret fişeği olduğunu söylemiştik. Küresel Güçler, Dünyada imajı yeterince bozuk olan karşısında ciddi bir düşman kitlesi bulunan bir Amerika ile hareket etmek yerine imaj sıkıntısı çok fazla olmayan ve hatta Ortadoğu Ülkelerine rol-model olan ülkelerle devam etmek istediğini bunun içinde tek kutuplu dünyadan çok kutuplu bir dünyaya geçmek istediklerini yani birden fazla kendi kontrollerinde olan süper güç devletler oluşturmak istediklerini yazmıştık.
Bunu söylerken de Strafor’u kuran ve CIA gayrı resmi danışmanı olan Dr.George Friedman’ın “Neo-Osmanlı” tezinden ilham almıştık.
Peki, nedir bu “Neo-Osmanlı Tezi?”
Sınırları bugünkünden daha geniş olan bir Türkiye’nin, yani; Suriye’nin Kuzey batısı ve Irak’ın Kuzeyinin Türkiye’ye ilhak olduğu ve eyalet sistemine geçilerek sözde Kürdistan Devletinin de “Osmanlıcılık” adına kurulduğu ve tüm Ortadoğu hatta İslam Dünyasına model olan Siyonizm’in güdümünde olan “Güçlü Türkiye’nin” yeniden ihdas edilmesi. Türkiye’nin bunu yaparken karşısında en büyük rakip olarak ABD’NİN olacağı hiç kuşkusuzdur. Ortadoğu üzerindeki nüfuzu kırılan ABD hiç unutulmamalıdır ki bir şirketler topluluğudur. Bu şirketler topluluğunun yeni yeni güç kazanmaya başlayan Doğu bloğu ülkelere yatırımlarını ve şirketlerini kaydırması -ki son 10 yıldır bu yönde bir hareketlilik var- ABD’NİN çöküşünü hızlandırıp sonunu getirecektir.
11 Eylül saldırısı ile başlayan bu sürece karşın ABD’NİN WASP’ÇI olan derin kanadı Küresel Siyonizm’in bu hamlesine karşın son 2 dönemdir Ülke yönetimini bırakmayıp kötü gidişatın önüne geçmek istemişlerdir. Buna karşılık Neocon-Siyonist kanat ise Türkiye ile ABD’NİN arasını bozmak için gerginliği 4 Temmuz 2004 deki Süleymaniye’de ki “Çuval” hadisesi ile tetiklemiştir. Ak Parti kapatma davası, E-Muhtıra, Gezi Parkı olayları, 17-25 Aralık operasyonları ve 15 Temmuz Darbe girişimi ve bunların arasına serpiştirilmiş olan taşeron örgütlerce tertiplenen 6 Ekim olayları, Reyhanlı, Suruç, Sultanahmet Patlamaları, Savcı Mehmet Selim KİRAZ’IN şehit edilmesi ve tüm Türkiye’de elektriklerin kesilmesi (siber saldırı) ile devam edip gelen bir süreç…
Tüm bu olaylar Türkiye’de zaten var olan “Anti- Amerikancılığı” had safhaya çıkarmıştır. İşte tüm bu gelişen süreçler Türkiye’yi “Anti-Amerikancı” blok ile bir araya getirmiştir. Bunun sonucunda Türkiye-Rusya-İran ve Çinden oluşan güçlü bir Doğu Bloğunun oluşmasına neden olmuştur. İşte oluşan bu güç dengesinin neticesinde Türkiye, Suriye’nin kuzeyine operasyon düzenlemiş ve sözde DAEŞ’İ o bölgeden temizlemek istemiştir. Oysa o bölgede bizim için en büyük tehdit DAEŞ değil PYD’DİR ve TSK da bunun bilincinde olduğundan DAEŞ’İ vururken PYD’Yİ de ihmal etmemekte ve o bölgede bir PKK-PYD koridorunun oluşmasına engel olunmuştur. Büyük bir ihtimalle Türkiye girdiği Cerablusdan çıkmayacak operasyonu Kobani ve Tal Abyad’a doğru kaydıracaktır. Türkiye böylece sınırlarını genişletecek ama Amerika ise bu olaya asla sessiz kalmayacaktır. İşte Saadet Partisi YİK Başkanı Sayın Oğuzhan ASİLTİRK Beyefendinin kastettiği “3. Dünya Savaşını fiilen başlatabilir” dediği olay budur.
İşte tüm bu gelişmelerden sonra Türkiye’nin kendi iç dinamiklerine yönelik yapacağı hamleler aynı zamanda Dış Politikada da yapacağı hamleleri, hareket alanını belirleyecektir. Kendi içerisinde iç barışı sağlamış, kavgayı bitirmiş terörden arınmış, milli ve manevi değerlerini kuşanmış bir Türkiye Dünya sahnesinde kesinlikle söz sahibi olur kendi politikalarını kendi belirler. Lakin Türkiye’de ve ABD’DE hatta AB ülkelerinde son 15 yıldır gelişen irili ufaklı hadiseleri bizzat yöneten ve tüm bu olayların buraya kadar gelmesini bizzat organize eden Küresel Siyonizm bu safhadan sonra Türkiye’yi asla rahat bırakmak istemeyecektir. Ve Türkiye’nin önüne iki seçenek sunacaklardır:
1) Ya bizim kontrolümüzde olan büyük bir devlet (süper güç) olursunuz ve böylece de adı konulmamış bir Kürdistan Devletinin kurulmasına izin verirsiniz. (Neo-Osmanlı)
2) Yahut biz bizzat 2.Sevr’i uygulamaya koyar Kürdistan Devletini bizzat biz kurarız, Kuzeyinizde de Büyük Ermenistan Devletini kurarız ve İstanbul ve çevresinde yeniden Bizansı kurmak suretiyele (UNESCO destekli bizzat Ak Partili İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Fatih Belediyesi eliyle yürütülmekte olan Bizanslaştırma Projesi) sizede kala kala küçük bir Anadolu parçası kalır.
Türkiye kendisine sunulan bu “Kırk Katır mı? Kırk Satır mı?” seçeneklerini kabul etmekten ziyade mutlak suretiyle bölgesinde kendi inisiyatifiyle ve nüfuzunu kullanaraktan yeni bir denge kurmalıdır. Rahmetli Erbakan Hocanın başlatmış olduğu D-8 çıkışlı İslam Birliği projesini Türkiye yeniden hayata geçirmelidir. Tabii ki bunun içerde ve dışarıda çok büyük bedelleri olacaktır ve çok ses getirecektir. Düşman hattımızın çok daha fazla genişlemesine sebep olacaktır. Ama unutulmamalıdır ki 15 Temmuz Darbe girişimine karşı gösterilen direnç göstermiştir ki Türkiye artık eski Türkiye değildir. Bu millet dışarıya karşı yeni bir kurtuluş savaşı vermeye hazırdır. İşte tam bu noktada geçen yazımda atıf yaptığım Sayın Cumhurbaşkanının “FETÖ Örgütüne karşı bu zamana kadar mesafeli duran tek lider Rahmetli Erbakan’dır ve Milletime ve Allaha hesap vereceğimi biliyorum” sözleri-mesajı ilgili merciler tarafından mutlaka değerlendirilmelidir. Bütün bunlarla beraber içeride ki durum biraz farklı, içerinin kontrol altına alınması için bazı güç guruplarının kesinlikle başlarının ezilmesi ve kontrol altına alınması hatta yok edilmesi gerekmektedir. İnşallah bir sonra ki yazım bu guruplar üzerine olacaktır.