Birlik denilince; kendi nefsinde birlik, kendi ailesi içinde birlik, kendi cemaati içinde birlik, kendi kurumunda birlik, kendi ülkesinde birlik, kendi gibi düşünen ülkeler arasında birlik diye bakmak mümkündür.
Biz bu yazımızda kendi kurumumuz içinde birlikteliğin oluşmasından bahsedeceğiz.
1. İmanda, imanın gereğini uygulamada, kurumun varlık sebebini korumada, kurumun varlığının devamı için konulan prensiplere uymada birlik
İman, tasdiktir. Amel yani imanın gereği olan ibadet, ahlâk ve ahkâmı ifade eden uygulama tasdikin fiili ifadesidir.
İmanın gereğinin dışa yansıyan ve daha çok insan haklarını da içine alan ve İslâm’ın en önemli göstergesi olan ahlâkî davranışlara çok önem vermek gerekir. Evet, tasdik tatbiki gerektirir. İşte bu anlayışta birlik olmadan kurumda birlikten söz edilemez. Ancak içi başka dışı başka olan münafıklık demek olur.
Anlayış birliği olmadan davranış birliği olmaz, ancak belli seviyede menfaat birliği olur. Menfaate dayalı bu birlik, menfaat devam ettikçe devam eder; menfaat bitince birlik de hatta prensipler de biter.
Prensip; temel fikir, temel bilgi, ilk madde, esas, ilke gibi manalara gelir.
(Doğan, Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, s. 912.)
Burada prensipten maksadımız ilkedir.
Başarılı kurumlarda, sistem %70, liderlik %10, prensipler ise %20’dir.
Sistemin en önemli özelliği, kurumu oluşturan bütün birimlerin müşterek hedefe ulaşmada beraber hareket etme şuur ve idrakinin olması; sistemde bir aksaklık veya yanlışlık olunca hemen alarm vermesidir.
Lider, kurumun ortaya koyduğu ve herkesi bağlayan temel ilkeler diyebileceğimiz bu prensiplerle, sistemin işlerliğini ve devamını sağlar.
“İman, kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve erkân/beden ile amel etmektir.”
İmam Mâlik (rh.a.)
“Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.”
Said-i Nursî
“İman, iki yarımdan meydana gelen bir bütündür. Onlar da sabır ve şükürdür.”
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)