6. Birbirimizi nefsimiz adına değil kurum adına ve prensipler adına kontrol etmek
Buradaki kontrolden maksadımız, birbirimize emr-i bilma’rûf ve nehy-i anilmünker yapmaktır.
Emr-i bilma’rûf/iyi bilineni emretmek; kurumca bilinen güzel şeyleri kurum adına emretmektir. Nehy-i anilmünker, kurumca kötü bilineni kurum adına nehyetmektir.
Emr-i bilma’rûf ve nehy-i anilmünker kurum adına olunca konu şahsileşmediğinden dolayı nefislere dokunmaz. Böylece nefislere dokunmayınca verim de alınır.
Hedefimize yönelip yönelmediğimiz, varoluş sebebimize dikkat edip etmediğimiz, prensiplere dikkat edip etmediğimize dair en azından toplantılarda şahsîleştirmeden gündeme getirmek, yağdan kılı çeker gibi hal çaresini ortaya koymak ve o çarenin peşinde olmaktır.
7. En üstten en alta herkes hakkını ve haddini bilip uyum içinde çalışmak
Herkes kendi makamına ve konumuna göre davranmalıdır. Herkes kendisine yakışanı yapmalıdır.
Uyumlu olmak kurumun ruhuna uygun ve medenî olmanın gereğine göre davranmaktır. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Mü’min kendisiyle ülfet edilen kimsedir. Ülfet etmeyende ve kendisi ile ülfet edilmeyende hayır yoktur.”
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 400, V, 335.)
Çevresinin olur olmaz ayıbını sayan ve sevdiği kişileri daima ayıplayan, küçük düşüren ve cahilane saldıranlar zamanla yalnızlıktan başka arkadaş bulamazlar.
“Haddini bilen kimse, hakaret görmez.”
Hz. Ali (k.v.)
“Herkesin yürüyüşü, kemalincedir; herkesin yakınlığı hali halincedir. Sivrisinek, istediği kadar uçsun, kasırga süratini ve kasırga kuvvetini elde edebilir mi hiç?”
Feridüddîn-i Attâr (k.s.)
“Uyum, küçük şeylerin büyümesine sebep olur. Onun eksikliği ise büyük şeyleri yok eder. C. Crispus Sallustius