4. Nefsini aklına, aklını da imanına tabi kılan
Akl-ı selîm, sahih ilme sahip olur, ilmin gereği olarak nefsini tezkiye ve terbiye eder de emri altına alır sonra da imanına tabi olursa, kalb-i selîm sahibi olmuş olur. Aklını doğru çalıştırmanın gereği budur.
Akl-ı selîm sahibi kimse sahîh ilim ve Allah’ın hidayet etmesi sayesinde hakkı-batılı, hayrı-şerri, dünyayı-âhireti temyiz ve tefrik etmesiyle hakka uyar, hayrı alır, dünyayı ebedî cenneti ve Allah’ın rızasını kazanmaya vasıta kılar.
5. Kalbinde hâlis niyet, bedeninde sahîh sünnet bulundurmaya devam eden
Allah Teâlâ hem kalbe hem amele bakıyor, ayrıca kalp ve amel uyumuna da bakıyor.
Kalpteki ihlasa, ihlasın oranına, amelin de sünnete uyup uymadığına bakıyor. Kalp ve beden, iman ve amel uyumu olmazsa amelî nifak olmuş oluyor.
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Yapılan ameller/işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı amelin/işin karşılığını niyetine göre alır.”
(Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1, Îmân, 41; Müslim, İmâret, 155.)
“Allah Teâlâ, sizin yüzlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.”
(Müslim, Birr, 34.)
“Allah Teâlâ bir sözü amelsiz (tam) kabul etmez, sözü ve ameli niyetsiz kabul etmez, sözü, ameli ve niyeti de ancak sünnete uygun olmakla kabul buyurur.”
(Hâkim, el-Müstedrek, II, 425.)
Mü’mini münafıktan ayıran niyet, kâmil mü’mini de bid’atçıdan ayıran Sünnettir.
Allah’ın kula yardım oranı ve rızası, kalbin niyetindeki ihlas oranına ve Hz. Peygamber’i izleme ve örnek alma oranına göredir.
6. Çevresinde büyük insanlar bulunan
Büyük insan, faydalı tenkidi ve isabetli fikir serdedilmesini, takdir edilmeye tercih eder.
“Tenkitler ve fikirler, büyük ruhlu insanları besler ve kuvvetlendirir, küçük insanları öfkelendirir.”
Napolyon
“Gerçekten büyük olmayan büyük (makamdaki) adamlar, çevrelerini küçük adamlarla doldururlar.”
Reich
Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.s.) bulunduğu sohbet ortamına Hz. Abbas (r.a.) geliyor. Ancak kimse kalkıp yer vermiyor. Hz. Peygamber Efendimiz üzülüyor. Hz. Ebû Bekir (r.a.) kalkıyor, kendi yerine Hz. Abbas’ı oturtuyor ve kendisi de onun yanına sıkışıp oturuyor. Hz. Peygamber bunun üzerine şöyle buyuruyor:
“Büyüklerin kıymetini ancak büyükler takdir eder.”
(Hayâtü’s-Sahâbe’den)
İnsan, değer gördüğü ve değerinden istifade edildiği yerde durur.