Haberin Kapısı
2024-11-02 13:28:42

BÜYÜK MİLLET OLMANIN ALÂMETLERİ

İbrahim Cücük

02 Kasım 2024, 13:28

1. Stratejik ve tarihî konum

2. Güvenilen lider

3. Seviyeli kadro

4. Farklılıkların farkında olan millet

1. Stratejik ve tarihî konum

a) Kıtalar arası çok önemli kavşak nokta olması

b) Kureyşîliği temsil eden Osmanlının devamı olması

c) Hem büyük doğunun temsilcisi hem batı fennini daha da geliştirmeye aday olması

2. Güvenilen lider

a) Yüksek ve ulvî gayesi olan

b) İdeal ile realite dengesini gözeten

c) Noksanını ve farklılıklarını fark eden

d) Yakın ve uzak dostlarını ve düşmanlarını tanıyan

3. Seviyeli kadro

a) Tarihî derinliği olan

b) Sahasında ehliyet, şahsiyetinde dürüstlük ve ciddiyet bulunan

c) Ekip ruhlu hareket ederek her birisi ekibi temsil eden

d) Oynanan oyunları fark eden

e) Geriye ekip yetiştiren

4. Farklılıkların farkında olan millet

a) Büyük millet olma bilincinin farkında olan

b) Liderini takip eden, kadrosuna sahip çıkan

c) Doğruları görüp takdir eden, yanlışları görüp düzelten

d) Bütün dünyayı takip edip ileriye yönelik isabetli ve çaplı projeler ortaya koyan

1. Stratejik ve tarihî konum

Bu konum hem liderine hem kadrosuna hem de milletine sorumluluk kazandırır. İnsan, bulunduğu konumun farkında olursa, bu konumun yüklediği sorumluluğun hakkını verir ve önemli olan bu konuma uygun hareket eder.

a) Kıtalar arası çok önemli kavşak nokta olması

Asya ve Avrupa kıtalarının kesiştiği yerde olma farkındalığı, dostlarının hasedinden kendilerini korumaya ve düşmanlarının da ayak oyunlarına karşı uyanık olmaya sevk eder.

Bu konumun faydasından faydalanabilmesi için dostlarını istifade ettirerek dostlarının ittifakını temin etmesi gerekir. İşte bu dostlarla olan ittifakından sonra düşmanlarının oyunlarına karşı koyması mümkün olur.

b) Kureyşîliği temsil eden Osmanlının devamı olması

Bu konum hem manevî hem maddî sorumluluğu gerektirir. Bu bilinç, liderine, kadrosuna ve milletine mal olursa, bütün Müslümanları kültürel, iktisâdî, hukûkî, siyâsî ve askerî birlikteliklere mecbur eder.

Bu mecburiyet hem Müslümanların hem gayrimüslimlerin huzurunu sağlar. Büyük güç, ulvî değerlere dayanırsa huzura sebeb olur; süflî maksatlar gözetilirse bu güç insanlığın başına bela olur.

Bu konumun gerçekleşmesi ehliyet, adâlet, gayret ve herkesi bağlayan icmada ittifak etmekle mümkün olur.

c) Hem büyük doğunun temsilcisi hem batı fennini daha da geliştirmeye aday olması

Büyük Doğu denilen İslâm, doğru bilinir ve doğruca uygulanırsa en yüksek medeniyet ortaya çıkar, huzurlu ve örnek toplum görülür. Bütün insanlığın özellikle en büyük katkıyı sağlayan İslâm Medeniyetinin ortak malı olan Batı fenni, insanlığın hizmetine, ulvî hedeflere vasıta kılınırsa, insanlık hem büyük beladan kurtulmuş olur hem de dünyevî rahatlığa sebep olur, maneviyata da katkı sağlar. İşte böylece maddî ve manevî huzur sağlanmış olur.

“Alınız ilmini Garb’ın, alınız sanatını

Veriniz, hem de mesainize son süratini”

M. Akif Ersoy

2. Güvenilen lider

Lider, sözü özüne, davası hayatına uygun ise, başarılarını ve eserlerini önce kendi milletine sonra da insanlığın kurtuluşuna sebep kılıyorsa liderdir.

a) Yüksek ve ulvî gayesi olan

Milletler, liderleriyle bilinir ve tanınırlar. Liderler de değer verdikleri ve taraf oldukları yüksek ve ulvî gayeleri, bu gayeye ulaşmaya yönelik olan performansları, yanlışlıklara ve zulümlere karşı çıkmaları ve ortaya koydukları eserleri ile fark edilirler.

İşte farklılık, izlenmeye de sevk eder. Devlet ve millet birlikteliğiyle ilimde, teknolojide, sanayide ileri seviye ile zenginlik hâsıl olursa; bu zenginlik insanlığın kurtuluşuna sebep olur ve zulümlere de engel olmada kullanılırsa işte bu farklılık insanlığın mutluluğuna vasıta kılınmış olur.

b) İdeal ile realite dengesini gözeten

Elbette lider, ideali unutmamalı, realiteyi de inkâr etmemelidir.

İdeal, bütün insanlığın dünya ve âhiret huzurunu sağlamaktır.

Bu ideale, elimizdeki realite ile ulaşılacaktır.

En önemli realite, önce insan sonra zaman sonra da imkân realitesidir.

En önemli değer, değerli, ehliyetli, âdil, itikadî ve amelî hayatı mustakîm ve başarılı insandır.

Bunu takip eden en önemli değer, zamandır.

Zamanı değerli kılmak, değerli ve kıymetli iş yapmak için doğru ve isabetli plan yapmak gerekir.

Elbette plan, insan, zaman ve imkân gözetilerek yapılmalıdır.

İdeale ulaşmanın en büyük engeli, önce iç engel, sonra dış engeldir.

İç engel, şeytan ve şeytanın adamlarının işine yarayan nefsimiz, yanlış anlayışımız ve yanlış davranışımızdır.

Dış engel, cehaletimiz, kadromuzun ehliyetsizliği, gayretsizliği ve en önemlisi de liderle kadronun ihtilafıdır.

Dış engelin birisi de dostların vefasızlığı ve düşmanların varlığı, hileleri ve karşı koyuşlarıdır.

2. Güvenilen lider

c) Noksanını ve farklılıklarını fark eden

Lider, daima kendisini kendisinden büyük liderlerle kıyas etmelidir. Bu kıyasla ancak noksanını görebilir.

Kişi, noksanını görmek gibi irfan olmaz denir. Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur:

“Allah, bir kula hayır murad ederse, dinin inceliklerini kavratır, (âhirete engel olan) dünyaya zahit/tenezzül etmez kılar, nefsinin ayıbını da kendisine gösterir.”

(Aclûnî, Keşfu’l-hafâ ve müzîlü’l-elbâs, I, 78; Beyhakî.)

Lider; tenkide, istişareye, uyarıya, nasihate açık olursa noksanını öğrenmesi ve görmesi kolaylaşır.

Noksanını görmesi, onu gidermesi için ve yerine doğru ve isabetli özellik koyması içindir.

“Tenkitler ve fikirler, büyük ruhlu insanları besler ve kuvvetlendirir; küçük insanları öfkelendirir.”

Napolyon

“Hiçbir şey insan için, ölçüsüz tenkit veya aşırı övgü kadar zararlı olamaz.”

Goethe

“Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır.”

Bismarck

“Nasihat dinlemeyen, azar işitme isteklisidir.”

Şeyh Sadi-i Şirâzî

“Nasihati sevmeyen ve nasihatçisi olmayan kavimde/millette hayır yoktur.”

Hz. Ömer (r.a.)

Farklılıklarının fark edilmesi, uzmanların tespitleri iledir. Bazen de zamanla ortaya çıkar.

Kişinin kendi kabiliyetini bilmesi, madeni işlemek gibi işlemek ve o kabiliyet doğrultusunda hareket etmek içindir.

İnsanlar madenler gibidir. Her insanı, tanırken madeni bilinirse o madene göre işlem yapılır ve değerlendirilir.

Bazen bakır, bakır yerinde değerlendirilirse altından daha değerli iş görür. Bakırın yaptığını altın yapamaz. Bakırın, altından üstün olduğu manasına gelmez. Altının yaptığını da bakır yapamaz. Altın, altın yerinde kullanılırsa üstün olur.

3. Seviyeli kadro

Kadro olmadan plan gerçekleşemez. Kadro seviyeli olmazsa seviyeli iş ve eser vücuda gelmez. Seviyeli iş ve seviyeli eser, ancak seviyeli kadrodan meydana gelir.

Kadro; hedef, anlayış ve davranış birlikteliğine ermiş ise kadrodur.

a) Tarihî derinliği olan

Tarihini bilmeyen ve tarihinden kopuk kadro, kökünden sökülmüş, yakmak için bekletilen kurumaya bırakılmış ağaç gibidir.

Tarihî muhasebe yapabilmek için ne idik, ne olduk ve ne olmalıyız sorularına cevap verecek kadar tarihî bilgiye ve sorumluluk düşüncesine sahip olmak gerekir.

Nereden düştü isek ancak oradan kalkabiliriz. Hem zaten düştüğünü idrak edebilen ayağa kalkmanın gerekliliğini hissedebilir.

b) Sahasında ehliyet, şahsiyetinde dürüstlük ve ciddiyet bulunan

Önce ehliyet sonra adalet yani dürüstlük ve ciddiyet bulunan tercih edilmelidir.

Kişi, eğer ehil değilse, doğru insan olsa ve de ciddi olsa bile, o kişi o işin adamı değildir. İşe bela olur, kuruma zarar verir.

Eğer kişi, ehil olsa ama doğru-dürüst adam değilse yine bela olur. Çünkü sahtekâr adam bile doğru iş yaptırmak için doğru adam aramaktadır.

Eğer kişi, ehil ve dürüst ama ciddi değilse, işin hakkından gelmez. Çünkü işin ciddiyetinde olmayınca, çalışmaz. Çalışmayınca işler kalır.

Özetle, sorumluluk verilecek adam, ehil, dürüst ve ciddi olan kişidir.

“Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.”

Hz. Ali (r.a.)

“Eğri ok, doğru yol almaz.”

Mevlânâ

“Ben doğru yolda kaybolmuş bir insan görmedim.”

Sadi-i Şirâzî

c) Ekip ruhlu hareket ederek her birisi ekibi temsil eden

Bin tane bir olsa ayrı ayrı durunca sadece toplanır.

Birler yan yana gelince çarpılır. İki tane bir yan yana gelse on bir olur; üç tane bir yan yana gelse üç yüz on bir ve dört tane bir yan yana gelse bin yüz on bir olur.

Ekip, ekip ruhu ile hareket eder, planın parçası, çarkların parçası olursa ekip olur.

“Birlik içinde eriyen, her işte muvaffak olur.”

Çin Atasözü

“Yalnız çalışan toplar. Ekiple çalışan ise çarpar.”

Atasözü

“Hiç birimiz, hepimiz kadar zeki değiliz.”

Atasözü

3. Seviyeli kadro

d) Oynanan oyunları fark eden

Ölçüyü gözetmeyenler, daima yanılırlar. Ölçüsü olan ölçer, ölçüsü olmayanın bilgisi de bilgi değildir. Oyun, dünkü oyunları bilmeyene bugün de aynı oyunlar oynanır. Aynı olmasa bile değişik oyun oynanır.

Oynanan oyunların farkına varmak için ilim, tecrübe ve basîret gerekir. Birisi eksik olsa eksiklik olur.

İlim, hakkı-bâtılı, hayrı-şerri, doğruyu-eğriyi, faydayı-zararı bilmektir.

Bu bilmenin gereği, hakkı alıp batılı reddetmektir; hayrı alıp şerri reddetmektir; doğruyu alıp eğriyi reddetmektir; faydayı alıp zararı reddetmektir.

Tecrübe, dünden ders almaktır, küçük hatayı büyük hataya engel kılmaktır.

Oyunun farkında olmak, basiretle olur. Basîret ise takva ehline verilen bir nurdur. İlimle birlikte basîret nuru, hem dışı hem içi aydınlatan ilâhî bir nurdur.

“Dünü öğren, bugünü yaşa, yarına ümit et!”

Wilhelm Wigles

Dünü öğrenmek, yanlış yapmışsak ibret alıp bir daha yanlış yapmamak içindir; doğru yapmışsak daha iyisini yapmak içindir.

Bugünü, doğru yaşarsak yarını elde edebiliriz. Çünkü yarın, bugünle kazanılmaktadır.

Yarına ümitli olmak için, bugün hep doğru olanı doğruca yapmak gerekir.

e) Geriye ekip yetiştiren

Esas olan, mirasa konmak değil miras bırakmaktır.

Makine yapan makineyi yapmak ne kadar önemli ise, insan yetiştiren insanı yetiştirmek de o kadar önemlidir.

Geriye ekip bırakmamak, geriye nesil bırakmamak gibidir.

4. Farklılıkların farkında olan millet

Farklı olanlar fark edilirler. Önce bu milleti ruh kökünden haberdar etmek ve kökü ile alaka kurdurmak gerekir.

Dünden ders alan, bugünü doğru yaşayarak yarına ümitli olan ve bedeni böylece ayakta tutan maddi ruh ne kadar önemli ise, her bir ferdi bir hücre gibi birbirine bağlayan İslâm ruhunu ayakta tutmak ondan daha önemlidir.

a) Büyük millet olma bilincinin farkında olan

Büyük milletin her bir ferdi, büyük milletin bir ferdi olduğunu bilirse, o hava ve o duygu ile hareket eder.

Büyük milletler, hayatta galip olan milletlerdir. Galip olanlar; eseri, başarısı, ahlâkı ve iyiliği olanlardır.

Büyüklük ancak hedefin yüceliği ve ulvîliği, anlayış ve davranışın üstünlüğü, ahlakın güzelliği ve eserleriyle milletlere huzur bahşetmekledir. Büyük devlet de büyük milletin idaresi demektir.

Büyük milletler ve büyük devletler, filler gibi ağır ağır yürürler ama hedeflerine de varırlar.

Büyük milletlerin fertleri, büyük düşünürler. Büyük düşünen, büyük iş yapmaya yönelir, azim ve irade de olunca büyük işler fiiliyata geçer.

b) Liderini takip eden, kadrosuna sahip çıkan

Lider, halka mal olursa, kadrosu da açığı az kişilerden oluşursa halk tarafından izlenir.

Cenap Şehabeddin’in dediği gibi “Halkın ünü yok ama yine de insanlara ünü halk verir.”

Halkın kelamı Hakkın kalemi demektir. Önce Hak severse sevdirir. Halk da sevince insanlar sevdiklerinin yoluna ram olurlar.

Lideri takip, yanlışını görmemek değil, yanlışını, faydalı ve haklı doğrusuna feda etmektir.

İnsaf; doğrusunu görmenin, yanlışını görmene mâni olmaması, yanlışını görmenin de doğru tarafını görmene mâni olmamasıdır.

Büyük adam bile hatası olmayan değil, hatası az olan ve hatasında ısrar etmeyen adamdır.

Kadroya sahip çıkmak, kadro yetiştiren kurumlar ve müesseseler kurmakla olur. Bu müesseseleri de halka mal etmek gerekir ki sahip çıksınlar.

c) Doğruları görüp takdir eden, yanlışları görüp düzelten

Takdir etmek, teşvik etmek demektir.

Yanlışları düzeltmek, “Ben sizi seviyorum, sizin yanlışınıza gönlüm razı değil” demektir.

Yanlışı sadece görmek değil, yerine doğrusunu koyarak veya salık vererek düzeltmek gerekir. İşte bu tavır bu milletin liderine, kadrosuna ve istikbaline sahip çıkmak demektir.

“Doğruyu hangi elde görsem sevinçle karşılar, uzaktan kokusunu alır almaz silahlarımı atar, teslim olurum.”

Montaigne

d) Bütün dünyayı takip edip ileriye yönelik isabetli ve çaplı projeler ortaya koyan

Proje: Kökü mazide olan âtî düşüncesinde bir neslin yetişmesi için asrın ilerisinde olan eğitim kadrosu yetiştirmek.

Proje: Nefsini aklına, aklını da imanına ve medeniyetine tabi kılan gençliği yetiştirmek.

Halkı istiladan kurtaracak, halka istikamet verecek, halkın kökü ile alaka kurmasını sağlayacak ve projelerin halka mal edilmesini sağlayacak çözümler geliştirmek…

BİZİM DURUMUMUZ VE ÇAREMİZ

Önce mutlu azınlığın eğitimden kanunlara ve yönetime varıncaya kadar çoğunluğa hâkim olduğu bir düzen ve düzenleme vardı. Daha sonra çoğunluğun, mutlu azınlığa karşı “Biz de varız” çıkışı başladı. Her çıkış askerî ihtilallerle bastırıldı ama kalplerden sökülüp atılamadı. Zamanla düzen imalatına ters imalat hataları çoğaldı.

Neticede çoğunluğun lehine “hepe göre hiç”, “hiçe göre hep” denecek gelişmeler başlayınca, iç ve dış azınlıkların “Böyle olmaz” diye gayr-i meşru çıkışları başladı. Hâlbuki kanunlar ve yönetmelikler, çoğunluğa göre yapılır, azınlıkların hakları da asla zayi edilmeyip korunur. Ama azınlığın çoğunluğa tahakkümüne de müsaade edilmez.

Bugün, herkesi “var” kabul etmek, “var”ı yok saymamak gerekir.

Suçlulara ceza vermek adalettir. Milletin değerlerine yapılan saldırıları millet adına af yoluna gitmemek, huzur sebebi olan adaletin gereğidir.

Her kesime zeytin dalı uzatmak, taviz vermeden her hak sahibine korkmadan hakkını vermek, adaletten ve hürriyetten taviz vermeden ceza verileceklere cezadan vazgeçmemek, suçlu ile suçsuzu kesin olarak ayırmak, suçsuz çoğunluğa ferahlatıcı bir açıklama yapmak gerekir.

Şahıs, Kurum ve Millet Olarak Çare Nedir?

Şahıs Olarak Çare:

Taassubun ve şüphenin bulunamayacağı, “dînî ilimler” ve “fen ilimleri” diye bir ayrıma girmeden Kur’ân-ı Kerîm’in üzerinde durduğu her sahada bilginin bulunduğu, dünyadan ve dünyadakilerden habersiz olmayan, içinde bulunduğu asra öncülük yapabilecek, diğer İslâmî guruplara karşı anlayışlı ve dirsek temasında olan; İslâmî cemaat, İslâm toplumu ve mescitle alaka kuran bir anlayışta olan ilim ve kültür çevresinde yetişmek.

İslâm’ı, usûl yani itikadî ve fürû’ olarak ibadet, ahlak ve ahkâmı içine alan amelî konuları doğru bilip doğru uygulamak için tedrîs, teblîğ ve te’lîf ehli ilmiye sınıfı temelinde terbiyeden geçmek gerekir.

Kurum Olarak Çare:

Herkese örnek olabilecek çapta ve derinlikte; halkı, teşkilatı da göz önüne alan sistemi çok iyi hazırlayıp hayata geçirmeye çalışmaktır.

Millet Olarak Çare:

İstilada olduğumuzun idrakinde olup istiladan kurtulmaya çalışmak, lider millet olma konumumuza sahip çıkıp liderliğin gereğini yapmak, hangi asırda galip isek ve ne ile galip olmuş isek onları alıp hayatımıza modernize etmek, kökü mazide olan âtî anlayışında bir gençlik yetiştirmektir.

İslâm Dünyası Olarak Çare

Bize bizden daha merhametli olan Rabbimiz’in emri, halimizin, ilmin ve irfanın mecburiyeti, bir araya gelince en büyük güce ulaşacağımız gerçeğinin zorunluluğu, bütün insanlığın kurtuluşunun Müslümanların kurtuluşuna bağlı olduğu sorumluluğunun gereği ilmî, itikâdî, kültürel, askerî birliktelik oluşturmak.

Bunların gerçekleşebilmesi için önce bu fikrin konuşulduğu bir platform oluşturmak, doğuyu-batıyı kavrayan, sâlim düşünebilen, idealle realite dengesini kurabilen, aykırı fikirlere katlanabilen, çaplı, derinlikli ve insaflı, binleri arkasında taşıyan birlerin hemen bir ön çalışma yapması, hemen heyetlerin oluşturulup çalışmaya başlanması gerekir. Daha sonra bu bilgi ve gerçeklerin, zorunlulukların halka mal edilmesine çalışmalıdır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.