Ahlâk deyince ilk akla gelen güzel ahlaktır.
Güzel ahlak, güzel ahlaklı olmaya gayretle elde edilir.
Güzel ahlakın engeli, nefistir. Nefis, terbiye olmadan güzel ahlak sahibi olunmaz. Öyle ise nefsi terbiye etmek gerekir.
Nefsi terbiye etmek, hayvanlarla müşterek yönümüz olan kuvve-i şeheviye ve kuvve-i gazabiyyeyi tadil edip meleklerle müşterek yönümüz olan kuvve-i akliyeyi, kuvve-i şeheviye ve kuvve-i gazabiyyeye galip kılmakladır.
Netice itibariyle nefsi, terbiye ve tedib etmek, çirkin ahlaktan temizlemek ve güzel ahlakla bezemek gerekir ki kurtuluş gerçekleşsin. Bu konuda Rabbimiz şöyle bildirmiştir:
“Muhakkak temizlenmeye çalışan kurtulur.” (A’lâ sûresi 87/14)
Âyet-i kerîme, her türlü kınanmışlıktan kurtulmaya çalışan, gayret eden kimsenin er veya geç sonunda kurtulacağını müjdeliyor. Çünkü çalışan mahrum olmaz. Şu da bir gerçektir ki vüsûl, usûl iledir. Zira her çalışan vâsıl olmamıştır, ama vâsıl olanlar da çalışanlardır.
“Vaaz ve öğüdü dinleyip temizlenen, feyiz alan, kalbini şirkten ve kötü ahlâktan, bedenini maddî pisliklerden gusül ve abdest ile arınan, kalbini de manevî pisliklerden temizleyip iman ve ihlâsla bezeyen ve zekâtını verip Allah’ın huzuruna temizce çıkmak için çalışan kendini fenalıklardan kurtarıp murada erer.” (Elmalılı, Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, IX, 159.)
Diğer bir âyet-i kerîmede Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“O nefsi temizleyen kimse gerçek kurtuluşu buldu. Onu korumayıp günahlarla alçaltarak gömen (yahut Allah’ın öyle alçaltıp gömdüğü günahkâr ve alçak nefis) gerçekten zarar edip hüsrana uğradı.” (Şems sûresi 91/9-10)
Allah Teâlâ, bu âyet-i kerîmeden önce, yedi şeye yeminde bulunmuştur. Yani bu yedi şeye yemin olsun ki nefsi tezkiye eden/manevî kirlerden temizleyen kurtulur, kalbi, yerilen kirlerden temizlemeyen, dünya ve âhiret huzursuzluktan kurtulamaz, muradına eremez, vâsıl-ı ilallâh olamaz, demektir.
Başka bir âyette de Allah Teâlâ:
“Kim (küfürden ve şirkten, günah ve kötü ahlâk kirlerinden) temizlenirse kendisi için temizlenmiş olur. Dönüş Allah’a aittir” buyurmuştur. (Fâtır sûresi 35/18)
Elbette temizlemenin yeri kalptir. Kalp temizlenince kalıp da kalıbın amelleri de düzelir.
Kalp kibir, riya, ucub, öfke, cimrilik, hased gibi kirlerden temizlenince insan düzelir.
Bunu bildiren hadîs-i şerîf de şudur:
“Dikkat ediniz! Vücutta bir et parçası vardır ki o bozulursa bütün vücut bozulur, eğer düzelirse bütün vücut düzelir. Dikkat edin o et parçası kalptir.” (Müslim, Müsâkât, 107; Buhârî, Îmân, 39; İbn Mâce, Fiten, 14; Dârimî, Büyû’, 1.)
Bir toplumdaki bir kişi, nefsinin kibrinden kurtulmadıkça, kendisini başkasından üstün görür, zamanla küçük gördüğü kişi ve topluluklara karşı suç işlemeyi normal görmeye başlar.
Öfkesini yenmeyen kişi, daima insanlara karşı suç işlemeye adaydır. Cimri kişinin cimriliği, zengin olmaya götürecek her türlü gayr-i meşru yollara sevk eder.
Cimriliğini yenen kişi, çevresine yardımcı olur; kendisi muhtaçken bile başkasını kendisine tercih eder. İşte böyle davranan kişilerden oluşan toplum saadet/huzur toplumu olur. Bundan dolayıdır ki birbirlerine böyle davranan toplumu oluşturan asra da Saadet Asrı denmiştir. İşte böyle davranan Ensar’ı, Allah Teâlâ övmüş ve şöyle buyurmuştur:
“Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler (Ensar), kendilerine göç edip gelen (Muhâcir)leri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr sûresi 59/9)
Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.) de şöyle buyurmuştur:
“Zulümden sakının. Çünkü zulüm, kıyamet gününde zâlime zifiri karanlık olacaktır. Cimrilikten de sakının. Çünkü cimrilik sizden öncekileri helâk etmiş, onları birbirinin haksız yere kanlarını dökmeye, haramlarını helal saymaya sevketmiştir.” (Müslim, Birr, 56.)
Cimriliğini doğru bilgi, isabetli infakla, infak ehli olanlarla beraber olarak terbiye etmeyen topluluklar, birbirlerinin kurdu olurlar; birbirlerine zarar verirler, yalan söylerler, sahte iş yaparlar; neticede toplum birbirine güvenmez olur, dünya yaşanmaz olur. İşte bu kurtuluş, nefislerin kötü huylardan arındırılması ve güzel huylarla bezenmesi ile gerçekleşir.
Cimriliğin çaresi cömertliktir.
Cömert insan, mutluluğu almada arayan cimrinin tam aksine mutluluğu vermede arayan kişidir.
Cömert insan, cennete gitmeden cennetin tadını alan kişidir.
Cömertlikle, hem fakirlik hem birbirine düşmanlıklar ortadan kalkar, zengin-fakir arası uçurum ortadan kalkar, huzur köprüsü kurulur; hırsızlıklar azalır belki zamanla da hırsızlıklar yok olur.