İbn-i Hacer el-Askalânî’ye nispet edilen Münebbihât isimli risalede anlatıldığına göre:
İsrâîloğullarından bir adam ilim yolculuğuna çıkmak istediği haberi mensubu olduğu peygamberine ulaşmış. O peygamber olan zat, yanına gelmesi için bir adam gönderir. O ilim yolculuğuna çıkmak isteyen adam peygamberin yanına gelince o peygamber olan zat şöyle söylemiştir:
“Ey genç! Sana, içinde evvelkilerin ve sonrakilerin ilminin bulunduğu üç özelliği nasihat edeceğim:
a) Gizlide açıkta Allah’tan kork!
b) Halka karşı dilini tut, onları ancak hayırla an!
c) Yediğin ekmeğin helalden olmasına bak!”
O genç bunun üzerine ilim yolculuğuna çıkmaktan vazgeçti.
a) “Gizlide açıkta Allah’tan kork!”
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Nerede olsanız, O (Allah) sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.”
(Hadîd sûresi 57/4.)
Allah Teâlâ’nın daima bizimle olduğu bilinci bizim aklımıza ve kalbimize yerleşse günah işleyemeyiz.
Günah işlemek gafletten kaynaklanır. Gaflet, ya cehaletin verdiği gafletten ya günahların verdiği gafletten kaynaklanır.
Biz, Allah’a karşı iman, takva, sabır ve ihsânın gereğini yerine getirerek beraber olursak; Allah da ikramıyla, ilhamıyla ve yardımıyla beraber olur.
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Nerede olursan ol Allah’tan kork; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin; insanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran.”
(Tirmizî, Birr, 55.)
Hadîs-i şerifin ilk cümlesi, Allah’a karşı takva ile ilgili; ikinci cümlesi, kendimize karşı günahı silecek sâlih amel ile ilgili; üçüncü cümlesi insanlara karşı güzel ahlakla geçinmekle ilgilidir.
b) “Halka karşı dilini tut, onları ancak hayırla an!”
Bu konuda Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Allah'a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.”
(Buhârî, Edeb, 31, 85, Rikâk, 23; Müslim, Îmân, 74, Lukata, 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb, 123; Tirmizî, Kıyâmet, 50.)
Kişi konuştuklarının yazıldığını ve bir gün önüne konulacağını düşünen herhalde iyi şeyler yazdırmaya bakar. İşte bunu ifade eden âyet-i kerîme:
“İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.”
(Kaf sûresi 50/18.)
Dilini tutan, dünya ve âhiret kurtulur. Bununla ilgili, Ukbe b. Âmir (r.a.) şöyle diyor:
Ey Allah’ın Rasûlü! Kurtuluş (sebebi) nedir? dedim. Şöyle buyurdu:
“Aleyhine olacak sözlerden dilini tut, evinde kalmayı yeğle, kendi günahın için pişmanlık duyarak göz yaşı dök!”
(Tirmizî, Zühd, 61.)
Dilini koruyan dinini korur, huzurunu korur ve cennete girer. İşte hadîs-i şerîf:
“Dilini tutan kurtuldu.”
(Tirmizî, Kıyâmet, 50; Dârimî, Rikâk, 5.)
c) Yediğin ekmeğin helalden olmasına bak!
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Ey Peygamberler! Temiz (ve helal) olan şeylerden yeyin; sâlih amel işleyin. Gerçekten Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim."
(Müminûn sûresi 23/51)
Peygamberler ne ile muhatap olmuşsalar ümmetler de aynı şeyle muhataptırlar. Önce helal ve temiz olanı yeyin emri verilmiş sonra sâlih amel işleyin emri verilmiştir. Yenilenin helal olması için helal yoldan kazanılması gerekir. Kazanırken helal kazanç için, yalan söyleyemez, malının eksiğini söylemeden satamaz, sahte çek veremez, sözünde durmamazlık yapamaz ve yenilen yiyeceğin ancak Allah ve Rasulü tarafından helal kılınmış olanları yiyebilir.