3. İdareci olanlara yakışan kemaldir ve kâmilce davranmak
Lider, başkan veya yönetici; halktan ve cemaatten kim olursa olsun, insana insan olarak değer vermeli ve yumuşaklıkla muamele etmelidir. Çünkü o kimseye, iyilik edilmeye layık olmasa bile iyilik etmek, değerli olmasa bile değer vermek yani insan yerine koymak gerekir. Belki bu tavırla o kimse topluma kazandırılır, en azından zararı aza indirilir. Bu tutum, o kimsenin iyiliğe layık olduğundan ziyade bu tavrın lidere, başkana ve yöneticiye yakışıyor olmasının gereğidir.
İşte en büyük lider ve başkan olan Hz. Peygamber Efendimizin, hiç de iyilik edilmeye layık olmayan ve hatta münafık olan birisine nasıl davrandığını ve ne gibi sözler söylediğine bir bakalım.
Hz. Âişe (r.anhâ) şöyle demiştir:
Bir adam Peygamber (s.a.s.)’in yanına girmek için izin istedi, Rasûlullah (s.a.s.) da:
“Ona izin verin! Bu aşiretin oğlu ne fenadır. Yahut bu aşiretin adamı ne fenadır!” buyurdu.
Adam, yanına girince Rasûlullah onunla yumuşak konuştu. Ben:
– Ya Rasûlallah! Onun hakkında söylediğini söyledin, sonra kendisiyle yumuşak konuştun, diyerek bunun sebebini sordum. Rasûlullah (s.a.s.) ise:
– Ey Âişe! Şüphesiz ki Allah nezdinde insanların en kötü mertebelisi, insanların çirkin hareketlerinden korkarak kendisine veda ettiği yahut kendisini terk ettiği kimsedir” buyurdu.
(Buhârî, Edeb, 48, 38; Müslim, Birr, 73; Ebû Dâvûd, Edeb, 5.)
Bu hadîs-i şerîf, kötülüğünden korkulan bir kimseye karşı yumuşak davranmanın ve fıskını ilan eden fâsıkı kınamanın, kötülemenin câiz olduğuna delildir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) bu adamı methetmemiş, yalnız kalbini İslâm’a yatıştırmak için dünyaya ait bazı konularda kendisiyle yumuşak konuşmuştur.
(Davudoğlu, Ahmed, Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi, X, 544; İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bârî Şerhu Sahîhı’l-Buhârî, X, 453.)
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bu sözünde gıybet yoktur. Hz. Peygamber’e yaraşan, bunu açıklaması, açıkça ortaya koyması, insanlara onu tanıtmasıdır. Bu durum, ümmete olan şefkat ve nasihati ifade eder. Fakat Hz. Peygamber’de yaratılan erdemlilik ve ihsan edilen üstün ahlâk, o kınanan kimseye karşı güler yüzlü olmaya sevkediyor ve ona kötü muamelede bulunmuyor.
Bu tavırda, gidişatı böyle olan bir kimsenin şerrinden korunmada ümmeti için bir örneklik vardır.
Gerçekten bu hadîs-i şerîf, ilim ve edebi kendisinde toplamıştır.
Kim böyle bir şahsın iç yüzünü gösteren hallerini bilirse, başkaları da onun dış yüzüne bakıp aldanır ve sıkıntıya düşecek olurlarsa, işte o kimseye gerekli olan, onun durumunu bildirmek ve ortaya çıkarmaktır. Bildirmez ve ortaya çıkarmazsa sorumlu olur.