2. BİLGİLENMEK
Bilgiye ulaşmanın en az üç emin yolu vardır: 1) İlim, 2) Rehber âlim olan uzman, 3) Aydınlatıcı kitap.
İlim, bir şeyi kavramak, inceliğine vakıf olmak, bir şeyden haberdar olmak, eşyanın hakikatini olduğu gibi bilmek, olanın hakikatine mutabık/uygun olan kesin bilgiye denir.
“İşaret olsa, yol şaşırılmaz; bilgi olsa, söz saptırılmaz.”
Kaşgarlı Mahmut
“Bilmek, ileriyi görmek; ileriyi görmek, güçlü olmaktır.”
Auguste Comte
İlme ulaşmak, rehber yani ilmiyle, ahlâkıyla, eseri ve başarısı ile kendisini ispat etmiş ve böylece kendisine uyulan bilge uzman kişiye müracaat iledir.
“Bilge kişi, olayların düzenini bilen kişidir.”
İbn-i Arabî
“Bilgeliği körlerden öğrendim. Çünkü onlar, elindeki değnekle tam araştırmadan adım atmazlar. Basacakları yerin sağlam olduğundan emin olduktan sonra adım atarlar. Bundan dolayı ben de bir şey yapacağım zaman düşünür, faydalı ise konuşur, yararlı ise yaparım. Faydasız ise bırakmayı ve susmayı tercih ederim”
Lokman Hekim
“Bilge, üç bakımdan diğer insanlardan ayrılır:
1) Uzaktan görüldüğünde ciddi ve ağırbaşlı,
2) Yanına yaklaşıldığında nazik ve cana yakın,
3) Konuştuğunda ise görüşlerinde kararlıdır.” Konfüçyüs
Aydınlatıcı kitap, aksi ispatlanamamış, sözleri doğru, tespitleri isabetli ve tecrübe edilmiş gerçeklerin bulunduğu kitaptır. Bu özelliklere sahip kitap ancak en kâmil manada olan, Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerîm’dir.
Akıl göze, ilim ise ışığa benzer. Işıksız göz, kör hükmündedir. Fakat ışıktan da göz istifade etmektedir. İlim olmazsa, akıl kör durumundadır. Yani akıl, ilimden istifade etmektedir. Demek ki akıl, ilimle çalışır, ilimle gelişir, ilimle anlar, ilimle ufku genişler ve ilimle kıyaslarda bulunur.
Aklın doğru çalışması, doğru bilgiye sahip olmasına bağlıdır. Akıl, bilgisi kadar düşünebilir, bilgisi kadar kavrar, bilgisiyle kavrar.
Akıl, sahasının dışında ancak bildirileni anlar, gösterileni görür. İşte bundan dolayı selim akıl, sağlam bilgiye muhtaçtır.
“İnsanların hizmetinde olan âlim, aya ışık veren güneş gibidir. Aya ışık verir, fakat kendi ziyasını kaybetmez.”
Râgıb-ı İsfehânî