3. Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmada ve cennete ulaşmada dünyanın konumu ve cenneti kazandıran dünyanın nasıl gerçekleşecegi?
İnsan, âhiret yolcusudur. Yolcuya gereken; âhirete yönelmek, âhireti kazandıracak işler yapmak, dünyayı âhirete vasıta kılmaktır.
Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, dünyayı ve dünyadaki insanın konumunu gerçek manasıyla anlayan, çok akıllı bir insan ve gerçek bir Müslüman olarak dünyaya bakışını şöyle belirtmiştir:
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.) şöyle dedi:
Rasûlullah (s.a.s.), bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Uykudan uyandığında, hasır vücudunun yan tarafında iz bırakmıştı. Biz:
–Yâ Rasûlallah! Sizin için bir döşek edinsek, dedik. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.):
“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim” buyurdular.
(Tirmizî, Zühd, 44. )
Doğru olan; sermayeyi korumak, kârı elde ettirecek sistemi kurmak, prensiplerin işlerliğini sağlamak ve kârı elde etmektir.
Herkes neye sahip kılınmışsa, onu hedefine ulaşmada infak etmesidir doğru olan... Kimisine ilim, kimisine mal, mevki, kimisine de fikir üretme zenginliği verilmiştir.
Mü’minin dünyadaki yaratılış maksadı Allah'a kulluk ederek fani ile bakiyi kazanmaktır. Faniyi verip bakiyi almak ne büyük kârdır. Fani olan dünya ve dünyalık şeyleri verip bakiyi almak ne güzel kârlı bir ticarettir.
İşte bu bakışı ifade eden âyet-i kerîme şudur:
“Ey iman edenler! Sizi çok acıklı bir azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve Rasûlune iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bunlar sizin için daha hayırlıdır. Günahlarınızı da mağfiret eder ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki çok hoş meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur.”
(Saf sûresi 61/10-12.)
Ticaret, veriş ve alıştır. Kârlı ticaret, verilenin az olup alınan çok olmasıdır. Bu verilen, fânî olan dünya olur da alınan da bâkî kılınmış cennet olursa esas kârlı ticaret budur.
“Fâniyi verip bâkîyi almak, kırık çömlek parçasını verip hazine almaya benzer.”
İmam-ı Rabbânî (k.s.)
Diğer bir âyet-i kerîmede de Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Allah’ın sana verdiği ile âhiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi sen de ihsan et. Yeryüzünde de fesat/bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, fesat çıkaran/bozguncuları sevmez.”
(Kasas sûresi 28/77.)
Âhiret yurdunu aramak, Allah’ın bize verdiği çeşitli nimetlerle, infak ederek, cenneti elde etmeye gayret etmektir.
Dünyadan nasip ise "Dünya, âhiretin tarlasıdır." (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ ve Müzîlü’l-Elbâs’da bildirdiğine göre İmam Gazâlî İhya isimli kitabında bunu zikretmiştir. Fakat hadisin senedi bulunamamıştır. Aliyyü’l-Kârî, manası sahihtir, der. I, 412.) hadisi gereğince, âhiret için edinilen faydalı şeyler, âhirete kalacak ameldir. Yoksa dünyadan nasip, bir kefendir.
(Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, VI, 202. Sadeleştirme, Heyet)