6. Dünya sevgisinden nasıl korunabiliriz?
Önce dünyayı tanımak; yaratılış maksadını, yerilen ve övülen tarafını, âhireti kaybettiren ve kazandıran yönleriyle birlikte kavramak gerekir.
Dünyayı kavradıktan sonra bize gereken, dünyanın bize engel olmasına karşı Allah’a sığınmak, Allah’tan yardım istemek, infak etmek ve çevremizi de infak etmeye çağırmaktır.
Buradaki dünya sevgisinden maksat, Allah’ın rızasına ters olan, cenneti kaybettiren yani yerilen dünyadır. Bunun hakkında hem Kur'ân-ı Kerîm’de hem hadîs-i şerîflerde deliller çoktur. Yerilen dünyayı Fudayl b. Iyâz şöyle tarif etmiştir:
“Seni Mevla’ndan alıkoyan her şey senin dünyandır.”
İnsan ebed için yaratılmıştır. Dünya, Allah’a yaklaşmaya, rızasını elde etmeye, insanın ebedî yurdu olan cenneti elde etmeye engel olduğu zaman kınanan dünyadır. Kınanan dünyaya aldanan da kınanır.
Dünya, Hak Teâlâ’nın bize bir hediyesidir. Akıllı adam kalbini hediyeye değil hediye gönderene yöneltir; hediyeye değil hediyeyi gönderene âşık olur.
Bütün bunları özetle anlatan şu âyet-i kerîmeye bile bakmak yeterli olur:
“Nefsânî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı aşırı düşkünlük süslü kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allah’ın katındadır.”
(Âl-ı Imrân sûresi 3/14.)
Dünyanın çekiciliği, insanı esas görevinden ve esas hedefinden saptırdığı bir gerçektir. İşte bundan dolayı Allah Teâlâ şöyle uyarıda bulunmuştur:
“Ey insanlar! Allah’ın vaadi haktır/gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı (şeytan) da (Allah’ın âyetlerini çarpıtarak veya Rabbinizin şefkat ve merhametine güvendirerek) sizi Allah ile aldatmasın!”
(Fâtır sûresi 35/5.)
Dünya binek gibi, üzerine binilmesi içindir. Üzerine binersen seni hedefine ulaştırır. Ama binek insana binerse insan orada kalır. İnsan dünyaya girmeli ama dünya insanın içine/kalbine girmemelidir. İnsan dünyayı elde etmeli ama dünya insanı elde etmemelidir.
“Dünyanın içine gir, sakın dünya senin içine girmesin.”
Muhammed Nurullah Seydâ el-Cezerî (k.s.)
Aldatıcı dünya ile ilgili hadîs-i şerîflere baktığımız zaman bunların bir hayli fazla olduğunu görürüz. Örneğin Amr b. Avf el-Ensârî’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.s.), Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ı (r.a.) cizye tahsili için Bahreyn’e gönderdi. Ebû Ubeyde, cizye olarak topladığı mal ile Bahreyn’den geldi. Ensar, Ebû Ubeyde’nin geldiğini duyup, sabah namazını Rasûlullah (s.a.s.) ile kılmak üzere geldiler. Rasûlullah (s.a.s.) namazı kılıp gitmeye kalkınca, Ensar önüne durdular. Rasûlullah (s.a.s.) onları bu vaziyette görünce gülümsedi ve:
“Ebû Ubeyde’nin Bahreyn’den malla geldiğini duyduğunuzu zannediyorum?” dedi. Ensar:
-Evet, yâ Rasûlallah! diye cevap verdiler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
“Sevininiz ve sizi sevindirecek şeyler ümit ediniz. Allah’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin önünüze serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum” buyurdular.
(Buhârî, Rikâk, 7; Müslim, Zühd, 6; Buhârî, Cizye, 1, Meğâzî, 12; Tirmizî, Kıyame,t 28; İbni Mâce, Fiten, 18.)