Ahlâk-ı fâdılenin en üst seviyesi, ihsan mertebesidir: Hz. Peygamber (s.a.s.) ihsan hakkında şöyle buyurmuştur:
“İhsan, Allah’a, O’nu görüyormuş gibi ibadet etmendir; her ne kadar sen O’nu görmesen de O seni muhakkak görüyor.”
(Müslim, Îmân, 1; Buhârî, Îmân, 37.)
Şeddâd b. Evs şöyle demiştir: İki şey var ki, bunları Rasûlullah’tan (s.a.s.) öğrendim: Buyurdu ki:
“Şüphesiz Allah, her şeyde ihsanı (iyi yapmayı) yazmış (farz kılmış)tır.”
(Müslim, Sayd, 57; Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 12.)
“İhsan” üç manaya gelmektedir:
1) Güzel yapmak, güzeli güzelce yapmak, tam yapmak. İbadeti, ahlâkı ve muameleleri güzel, sağlam ve tam yapmak,
2) İnsanlara ve diğer yaratıklara iyilik yapmak,
3) Allah’a, Allah’ı görüyormuşçasına kulluk etmektir.
Kitaplardaki bilgiler, ölü gerçeklerdir, yaşanınca dirilir.
Kalbin hayatı/dirilmesi, Allah Teâlâ’nın hidayet etmesi neticesinde imanın kalbe yerleşmesi ile olur. Kalbin itminanı da zikirledir.
İmanın kalbe yerleşme alâmeti, cenneti kazanmaya yönelmek, cennete girmeye engel olan aldatıcı dünyadan yüz çevirmek, ölümden önce ölüme hazırlıklı olmaktır.
Kalbe iman yerleşince, Allah’ı her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve neyi dilese hemen oluveren olarak büyük bilir ve O’na teslim olur.
Allah’ı büyük bilen, isyanı terk eder, emrini tutar, Hakka ve halka karşı sorumluluğunu yerine getirir. İşte ahlak da budur, ihsan da budur, Hz. Peygamber’in güzel ahlakı da budur.
Aklın hayatı/dirilmesi, tefekkürü sağlayan sahîh bilgiyledir.
Allah bize, güzel adam olma derdini nasip ede, güzel adam olmaya muvaffak kıla, böylece de İslam’ın kendisinde göründüğü örnek ve önderliği lütfeyleye!