Dârimî'nin Müsned'inde de kaydedildiği üzere İbn Mes'ud Hazretleri demiştir ki:
"Rasûlullah bize bir düz çizgi çizerek “İşte bu, Allah’ın dosdoğru yoludur” buyurdu. Ardından bu çizginin sağından solundan başka çizgiler çizdi ve “Bunlar da dosdoğru yolun haricindeki yollardır. Bu yolların her birinin başında ona çağıran bir şeytan vardır, şeklinde açıklamada bulundu. Sonra şu âyet-i kerimeyi okudu:
“İşte bu benim (emir ve tavsiye ettiğim) sırat-ı müstakîmim budur. Öyleyse bu yola tabi olun, (haktan uzaklaştıracak batıl) yollara uymayın. Aksi halde bunlar (batıl yollar) sizi fırka fırka yapar, O’nun (Allah’ın) yolundan ayırırlar. İşte (batıl yollardan) korunabilesiniz diye size bunu tavsiye etmiştir (emretmiştir).”
(En’âm sûresi 6/153)
(Dârimî, Mukaddime, 23)
İstikamet; itidal, sözde, fiilde, halde ve niyette doğruluktur.
Sırât-ı müstakîm; ifrat ile tefritin ortası, eğrisi olmayan doğru, hak olan, dengeli olan Allah Teâlâ’nın gönderdiği İslâm Dini’dir.
Hak olan dindir, Hakk’ın dinidir ve tek olandır. Zira hak tektir, bâtıl çoktur. İşte bundan dolayı âyette hak olan yani sırât-ı müstakîm olan, tekil gelmiş, diğerleri bâtıl olduğundan dolayı çoğul olarak yollar diye zikredilmiştir.
Bâtıl yollara uyanlarda ittifak olmaz, ancak ayrılık ve neticede birbirine düşman olan fırkalar meydana gelir.
Bunun çaresi, önce İslâm’ın icmâsını üst kimlik olarak almak ve icmâda birleşmektir. Çünkü icmâ bütün müctehidleri bağlar. Sonra da icmâya muhâlif olmayan itikâdî ve amelî bir mezhep ve meşrep üzere hareket etmektir.
Akîde konularını iyi kavramak için İslâm akîdesini, amelî konuları iyi kavramak için de usûl-i fıkhı hazmetmek gerekmektedir. Zira bunu bu âyette Rabbimiz bize emir olarak tavsiye etmektedir. İşte o zaman fırkalaşmaktan ve birbirimize düşman olmaktan da korunmuş oluruz.