1. Hata ettiğimizi kabullenmek
2. Hata ettiğimizi anlamak için ölçüyü, ölçü insanı bilmek ve kendimizi ölçü insan ile kıyas etmek
3. Hata etmemek için uyarıları kabullenmek ve hata etmemeye azmetmek
1. Hata ettiğimizi kabullenmek
Bizler insan olarak masum değiliz, hata edebiliriz, ediyoruz da.
Bize gereken, hatayı öğretmen bilmektir.
Öğretmenden ders alınır. Bazen küçük hata, ders ve ibret alınırsa büyük hataya engel olur. Böylece küçük hata bir nimet olur. Ayrıca kendimizi beğenme olan ucuba düşmekten de korunmaya sebep olur.
Akıllı adam, hata ettiğinden dolayı nefsine: “Sen işte bu kadarsın, sen hata ediyorsun, sen kendini iyilerden olduğunu zannetme ve sen hemen tövbe et” demelidir. Çünkü ucub, insanın kalbini köreltir, hatasını göremez olur, hatta hatasını sevap bile zannedebilir. Ucup amelin zayi olmasına da sebep olur, sevabını giderir.
Hatayı kabullenmek kemal ve insaf işidir. Hem masum değiliz deriz ama hatamız söylenince kendimizi masum yerine koyarak savunmaya başlarız.
2. Hata ettiğimizi anlamak için ölçüyü ve ölçü insanı bilmek, kendimizi ölçü insan ile kıyas etmek
Yanılanın ölçüsü yanılır, yanılmayanın ölçüsü yanılmaz.
Yanılmayan ancak Allah Teâlâ ve yanılgıdan Allah’ın koruduğu Hz. Peygamber’dir (s.a.s.).
İtikâdî konularda ölçü, Usûliddîn, Ehl-i Sünnet akâidi; amelî konularda ölçü, Usûl-i Fıkıhtır.
Bugün gazetelerde, dergilerde ve kitaplarda yazı yazan aydınlarımızın muhakkak Ehl-i Sünnet akâidini ve Usûl-i Fıkhı bir âlimden okuyarak hazmetmesi gerekir. Çünkü ölçüyü kavrayan daima gelişir, ölçüyü kavramayan daima değişir.
Beyhakî’nin Enes’den zayıf senetle rivayet ettiği bir hadîste Rasûlullah Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Allah bir kula hayır murad ederse, dinde fakîh yapar, dünyaya zâhid kılar, o kula ayıplarını gösterir.”
(Münâvî, Feyzu’l-Kadîr Şerhu’l-Câmiı’s-Sağîr, I, 255-256)
Bezzâr, hasen senedle Abdullah b. Mes’ûd’dan şu lafızla rivayet etmiştir:
“Allah bir kula hayır murad ederse, dinde fakîh kılar, doğruyu da kendisine ilham eder.”
(Münâvî, a.g.e., I, 258.)
Hadîs-i şerîfin baş kısmıyla ilgili şu sahîh hadîs meşhurdur:
“Allah, kime hayır dilerse onu dinde fakîh (dinin inceliklerine vâkıf) kılar.”
(Buhârî, İlim, 10, Humus, 7, İ’tisâm, 10; Müslim, İmâre, 175, Zekât, 98, 100; Tirmizî, İlim, 4; İbn Mâce, Mukaddime, 17.)
Hatadan korunmak için önce dinin fıkhına/inceliğine ermemiz, Usûliddîni ve Usûl-i Fıkhı çok iyi bilip hazmetmemiz, cennete mani dünya engelini aşmamız ve ayıplarımızı gidermek için görmemiz gerekir.
Sâlihler, daima kendi nefislerini levmetmiş kınamışlar, daima kendilerinden üstün insanlarla, özellikle ölçü insan Hz. Peygamber ile kendilerini kıyas ederek hatalarını, kusurlarını ve yanlışlarını görmüşler ve hatalarını terk etmişlerdir.
Kimse söylemeden hatayı görüp o hatadan dönmek üst bir seviye; hatası söylenince hatayı kabullenip hatadan dönmeye meyletmek ve o hatadan dönmek, orta bir seviyedir; hatası söylenmesine rağmen hatasını kabul etmemek, seviyesizliktir.
Hatamızı görebilmek için, kendimizi ölçü ve ölçü insan Hz. Peygamber (s.a.s.) ile kıyas etmemiz gerekir. Kendimizi sâlihlerle kıyas edersek yanlışlarımızı görebiliriz. Ama kendimizi kötülerle kıyas edersek kendimizi sâlihlerden sanırız.
Sâlihlerin en büyüğü Peygamberimiz sonra da Peygamberimizi izleyen sâlih insanlardır. Demek ki hatamızı görebilmemiz için, kendimizi Peygamberimiz ve Peygamberimizi izleyen sâlihlerle kıyas etmemiz gerekmektedir.
Allah Teâlâ, kendi hatamızı görüp terk etmeye, yerine doğrusunu koymaya muvaffak kılsın!