8. Değişime ve dönüşüme kendimizden başlamak, önce tembellikten ve günahlardan, yanlış anlayış ve yanlış davranışlardan tövbe etmek.
“Nefsine vaaz et, nefsin vaazın gereğini yerine getirirse sonra insanlara vaaz et” denmiştir.
Yanlış anlayış ve yanlış davranıştan tövbe etmenin çaresi, doğru anlayış ve doğru anlayış sahibi olmaktır. Doğru anlayış ve doğru davranış da ancak doğru ve isabetli bilgi, seviyeli ilim ve güzel ahlaklı insan çevresi ile hâsıl olur.
9. İnsaflı olmak.
Bir insanın iyiliğini ve güzelliğini görmemiz, onun yanlışını ve kusurunu görmemize; yanlışını ve kusurunu görmemiz de iyiliğini ve güzelliğini görmemize engel olmamalıdır.
Vasıfların en hayırlısı insaflı olmaktır. Zira insaf, adâletli olmanın gereğidir.
“Gerçek sevgi iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde de eksilmeyendir.”
Yahya b. Muâz (rh.a.)
10. İnsanların akıllı varlık olmanın yanında hissi varlık olduklarını da unutmamak.
Akıllı mümin, nefsini aklına, aklını da imanına tabi kılandır.
11. Hayat boyu birbirimizi, eşimizi, âmirimizi veya memurumuzu idare etmek durumunda olacağımızı düşünerek müdâhene (dalkavukluk) ile değil müdârâ (gönül alarak idare) ile hareket etmek.
İnsanların idare işiyle meşgul olmak meşakkattir. Bunu baştan kabullenmek gerekir. Karşılığını sadece bu dünyada isteyenler şahsiyetlerini kaybederler. Bakiyi isteyen, faniyi gaye etmeye tenezzül etmez, ancak bakiyi kazanmaya vasıta kılar.
"Mesleğimiz meşakkattir. Meşakkat ise alâmet-i makbuliyettir."
Said Nursi (rh.a.)
12. Hem kendi hem çevremizdeki değerleri ve değerlileri tespit etmek, bizi aşınca uzmanlardan istifade yoluna gitmek.
“Sana ilim öğreten arkadaş, her karşılaştığında eline bir altın veren arkadaştan daha faydalıdır.” Cemil Sena Ongun
13. Birbirimizi Allah için sevmek, birbirimizin kusurunu gidermek.
İyi insan hatası olmayan değil belki hatası az olan kimsedir. Birbirimize katlanalım, kusurlu tarafımızı iyi tarafımıza bağışlayalım.
“Siz birbirinizi ALLAH (c.c.) için severseniz, gayretullah zuhur eder ALLAH (c.c.) da hepinizi sever.”
İsmail Hakkı Toprak (k.s.)