Hikmet, bir şeyi yerli yerine koymaya denir. Söz, fiil ve karar hikmetli ise yerindedir. Yerli yerinde olan da doğru ve faydalıdır.
Hikmetli olan, kalbin mutmain olduğu ve aklın kabul ettiği şeydir.
En hikmetli olan söz, Allah’ın kelamı Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber’in sözleri hadîs-i şerîflerdir.
En hikmetli fiil/iş, en müeddeb/edeplenmiş olan Hz. Peygamber’in (s.a.s.) staretejisi; talim, terbiye ve tatbik seyridir.
Önce Mekke sonra Medine, önce ilim, sonra tefekkür, tasavvur, inâbe/kasd, azim, irade ve fiil.
Sahîh ilim, kâmil iman, sâlih amel.
Hikmetli karar, aydınlatıcı kitaba uygun hikmetli bilgi, tecrübeli ve basîretli rehber çapında insanlarla alınan karardır.
Hikmetli kararın sonucunda hem dünya hem âhiret hayrı ve mutluluğu hâsıl olur.
İşte bundan dolayı hikmet çok hayrı içine alır. Hikmetle ilgili Kur'ân-ı Kerîm’de şöyle geçmektedir:
“Dilediğine hikmet verir, hikmet verilene ise pek çok hayır verilmiş demektir. Bunu da ancak akl-ı selîm sahipleri anlar.”
(Bakara sûresi 2/269)
Hikmet, doğru zamanda, doğru mekânda, doğru işi yapmaktır.
Hikmetli söz, hikmetli fiil ve hikmetli karar için gerekli olanlar:
1. Yaptıklarımızı akıl, ilim ve iman ölçüsüyle ölçelim.
Aklı, doğru tercih için; ilmi, akla ışık olması için; imanı, son sözü söylemesi için. Bu üçü de birbiriyle çatışma içinde değil uyum içinde olmalıdırlar.
Akıl, ayırt edicidir; ilim, ışıktır ki akıl, doğru ilmin ışığı ile görür ve hikmetli ilmin ışığı ile ayırt eder.
İman, İslâm’a göre âyet ve hadislerdeki gerçekleri yani Allah ve öğrettiği Peygamberinin ilmini tasdik demektir.
Evet, son sözü Allah ve Rasûlü söyler.
İslâm’a göre haram-helal, hak-bâtıl, emretme-nehyetme, hüküm koyma ancak Allah’a ve Rasûlüne aittir:
“Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve Peygamber'e başkaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur.”
(Ahzâb sûresi 33/36)
“Hüküm vermek ancak Allah'a aittir; kendisinden başkasına değil, O'na kulluk etmenizi emretmiştir. Bu, dosdoğru dindir, fakat insanların çoğu bilmezler.”
(Yûsuf sûresi 12/40)
“Hayır; Rabbine and olsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle tâbi olmadıkça (gerçekten) inanmış olmazlar.”
(Nisâ sûresi 4/65)