Hâin, hıyanet eden; gördüğü iyiliğe kötü karşılık veren; kötülük yapmaktan, zarar vermekten hoşlanan, merhametsiz kimse demektir.
Gâfil, olandan bitenden habersiz, olanın bitenin farkına varamayan; dikkatsiz, yaptığı işin önemini kavrayamayan; ihtiyatsız, hazırlıksız kişi demektir.
Hâin, bilerek yapan kişidir. Gâfil, bazen kötü bir sıfat değildir. Kendisi aleyhinde kendisinin haberi olmadan iftira edilen kimse gibi. Bu hal onun aleyhine olan bir durum değildir.
Hz. Âişe annemize yapılan iftiradan Hz. Âişe annemizin ne suçu vardı. Suçu yoktu. Ama o suçu bilerek onun aleyhine iftira olarak ortaya atanlar İslam düşmanı ve hâin olan münafıklardı. Bir de o iftiraya uyan, hemen kabullenen gâfiller vardı ki iftira edenler gibi cezaya çarpıldılar. Bu gâfillere gereken, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hanımına, mü’minlerin annesine bu iftirayı reddetmesi ve bu apaçık bir iftiradır demeleri gerekirdi. İşte bu düşmanların, hâinlerin oyununa gelen gâfiller kınanan kimselerdir.
Müslüman kişi, lehinde ve aleyhinde olanı bilen; lehinde olana dikkat eden, aleyhine olandan sakınan kimsedir.
Bir bakıma hâinle gâfil netice itibariyle birdir. Hz. Âişe annemize iftirayı atan kâfir hâin münafıklarla gâfil Müslümanlar aynı suçta birleştiler.
Hâin, silah deposunu düşmana teslim ediyor, gâfil olan da uyuyor, düşman gelip silah deposunu soyuyor. Netice itibariyle her iki halde de silah düşmana verilmiş oldu. İşte bu hâinle gâfil affedilen bir suç değil cezalandırılan bir suç işlemiş oldular.
Hâinlik eden müslüman da olabilir. Esasında hıyanet, münafıklık alametidir. Münafıklık, kâfir olan münafıkların alametidir. İşte müslüman kişiye gereken, kâfirlere amelen de benzememeye çalışmasıdır. Bu konuda Müslümanlara hitaben Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Allah'a ve Rasul'e hâinlik etmeyiniz ki, bile bile kendi emanetlerinize hâinlik etmiş olursunuz.”
(Enfâl sûresi (, 27.)
Nn
Hamdi Yazır, bu âyet-i kerîmenin tefsirinde sanki bugünleri görerek şöyle demiştir:
“Ey mü’minler! Allah'a ve Rasul’e hıyanet etmeyin, iman zimmetinize verilmiş olan ilâhî hükümlere ve Rasul’ün sünnetine saygısızlık ve riayetsizlik etmeyin. Bunlar size hayat veren hükümlerdir, onlardan dolayı şükretmekten geri kalmayın, nankörlük etmeyin. Onlara sadakat ve bağlılıktan ayrılmayın. Dinde laubali olmayın, dinin emir ve yasaklarına sırf gösteriş olsun diye uymayın, can u gönülden benimseyerek uyun, ganimetten mal kaçırmak veya düşmana gizli sırlar iletmek gibi davranışlarla ahlâkınızı lekelemeyin. Hâsılı, dinî görevlerinizi ciddiyet ve samimiyetle yapın. Allah ve Rasulü'ne hıyanet ederseniz kendi emanetlerinize hıyanet edersiniz. Bir kere Allah ve Rasulü'ne hıyanet etmeye başladınız mı artık kendi aranızda da mala, cana, ırza ve namusa hıyanet etmeye başlarsınız. Hakka, hukuka, vatana ve milli görevlere de hâinlik etmeye başlarsınız. Ve o halde siz bilirsiniz. Bile bile hıyanet edenlerden olursunuz. Bundan dolayı da birbirinize olan güveniniz yok olur. Kimsenin kimseye güvenmediği bir toplum olursunuz. Siz kendinizden emin olamazsanız diğerleri sizden hiç emin olamazlar. O vakit emniyet ve güven büsbütün ortadan kalkar. Başınıza işte o sözü edilen büyük fitneler kopar. Bunun için Allah'a, Rasulü'ne hıyanet edip de kendi kendinize hıyanet edenlerden olmayın. Gerçi mü’min, mü’min olmak bakımından hıyanet etmez, hâinlik ve yalan mü’minde huy haline gelmez. "İki özellik vardır ki, mü’minde huy haline gelmez, bunlar hıyanet ve yalandır" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 252.) hadîs-i şerîfinde bu iki hasletin mü’minde huy ve tabiat haline gelemeyeceği haber veriliyor. Ancak mü’min gaflet edebilir, maişet derdiyle, mal ve evlat endişesiyle bazen böyle bir zaafa düşebilir. Böyle bir durumda biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız sırf bir fitnedir, sizin için fitneden başka bir şey değildir. Sizi meftun eder, günaha ve belaya sokabilir. Onlar böyle durumlarda birer dert ve imtihandır.”
(Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, IV, 220-221.)
Hâinlere Ve Gâfillere Karşı Bizim Tavrımız Ne Olmalıdır?
Hâinlik, münafıklık alametidir. Münafıkların, münafık olduklarını delilleri ile ortaya koymak gerekir. Yoksa biz, müslümanlara karşı halk katında iftiracı durumuna düşmüş oluruz.
Hz. Peygamber (s.a.s.), münafıklar hakkında şöyle buyurmuştur:
“Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edilince hıyanet eder.”
(Buhârî, Îmân, 24; Müslim, Îmân, 107-108; Buhârî, Şehâdât, 28, Vesâyâ, 8, Mezâlim, 17, Cizye 17, Edeb, 69; Tirmizî, Îmân, 14.)
Kâfirlik alameti olan münafıklık bir müslümanda bulunursa buna amelen münafıklık denir. Elbette amelen de benzememeye çalışılması lazımdır ki zamanla itikaden de benzeme tehlikesinden korunmuş olunur.
Hâinlik, köpeğin kurtla arkadaşlık yapması gibidir.
“Bir sürü için, o sürü köpeğinin kurtla arkadaşlık etmesinden daha büyük bir bela yoktur.”
Abdurrahman Câmî
Hâinlik, kendi silahımızla vurulmak demektir.
Hâinlik, ajanlıktır bir bakıma.
“Kendi silahımızla vurulduk mu, acısı bir kat daha ağır olur.”
Ezop
Hâinlik, ya kâfirlikten, ya iman zayıflığından ya da ictihad hatasından kaynaklanır.
Kâfirlikten çıkan hâinlik ile ictihaddan çıkan hâinlik devam eder. Çünkü kâfirlikten çıkan hıyanet, kendi inancı gereğidir.
İctihaddan çıkan hıyanet ise doğru yaptığına inandığı için devam eder.
Ehliyetli olmayan, çevresinde kendisinden başka çaplı bir kimsenin olmadığı yapılanmalarda çevresinin de takdirine ve tebrikine aldanarak kendi ictihadı ile kendisini kutsar da ucup neticesinde yanlış ictihad neticesindeki hıyanet devam eder.
Buna karşı, bu gibi ictihadların isabetli olmadığını, seviyeli âlimler kurulunun ilmî delillerle isbat etmesi gerekir.
Gaflet, daha ziyade ya cehaletten doğar ya da günahlardan doğar.
Cehaletin verdiği gafletin çaresi, muttakî ve dünyaya eğilmeyen âlimlerden ilim almak ve terbiye görmektir.
Günahların verdiği gafletin çaresi, nasûh tövbe etmektir.
Nasûh tövbe, kalple, dil ve bedenle işlenen günahlardan ve bir daha günahlara dönmemek üzere yapılan tövbedir.
Hâinlerin işlerini kolaylaştıran gâfiller, uyandırılmalıdırlar.
Uyandırılmayı kabul etmeyen veya tekrar tekrar uyandırılmalarına rağmen gafletlerine devam eden gâfiller, hâin hükmündedirler. Bu hâinlerle gâfiller, âleme ilan edilmelidirler ki ibret alınabilsin.