Hz. Peygamber (s.a.s.), Allah’ı zikretmede yaratılanların en kâmiliydi. Şöyle ki, bütün kelâmı, her söylediği Allah’ı zikir ve o maksatla, O’nunla ilgili idi.
O’nun emretmesi, yasaklaması, ümmet için hüküm koyması, Allah’ın isim ve sıfatlarından, hükümlerinden ve fiillerinden, vaadlerinden ve tehditlerinden haber vermesi Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Allah’ı zikretmesi idi.
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Allah’ı nimetleriyle övmesi, yüceltmesi, hamd ve tesbih etmesi, Allah’tan ümitli olması ve korkması da zikir idi.
Susması da Allah’ı kalp ile zikretmesiydi.
Her anında, her halinde Allah’ı zikrederdi.
Alıp verdiği nefesleriyle Allah’ı zikrederdi.
Ayakta, otururken, yatarken, yürürken, inerken, yolculuklarda konaklamasında ve ikâmesinde hep zikir halinde idi. (İbnü’l-Kayyım el-Cevzî, Zâdü’l-Meâd fî Hedyi Hayri’l-Ibâd, II, 16.)
Özetle Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bütün hayatı, Allah’ı zikir ve o maksatla idi. Ya kalben ya dille ya da bedenle zikir halinde idi.
Hz. Peygamber Efendimizi en iyi tanıyanlardan birisi ve en yakını olan Hz. Âişe (r.anhâ) Hz. Peygamber’in zikir halini şöyle belirtmiştir:
“Hz. Peygamber (s.a.s.), (zamanının) her anında Allah’ı zikrederdi.”
(Buhârî, Hayz, 8, Ezan, 19; Müslim, Hayz, 117; Ebû Dâvûd, Tahâret, 9; İbn Mâce, Tahâret, 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 70, 153, 178.)
Bize gereken, imkân nispetinde kalbimizle, dilimizle, fiilimizle ve halimizle daima zikretmeye gayret etmektir.