5. İyi-kötü olanı bilip iman etmek iyi olmaya yönelmek ve kötü olmaktan sakınmak, her gün gündüz murakabe, akşam muhasebe etmek, yanlış yapınca nefsi cezalandırmak, doğru yapınca Allah’a hamdetmek
Her işin temelinde inanmak vardır. İslâm’a göre iman, fikirde tevhidi, ahlâkda istikameti takip etmektir der Bediüzzeman Said Nursi (rh.a.).
Tevhid, iman-küfür, hak-batıl, helal-haram, iyi-kötü her şeyin tesbitini Bir’e yani Allah’a sormak ve Bir olan Allah’ın Kur’ân’daki ve öğrettiği Rasûlü’nün tarifine göre red ve kabul etmektir.
İstikâmet, tevhidin gereğine göre ifrat ve tefrite düşmeden dosdoğru hareket etmek, kötülerin ahlakından ve ortamından uzak olup iyilerin ahlakı ile ahlaklanmaktır.
Doğruyu bilen doğru davranır. Fakat doğruyu da doğruca bilmek gerekir.
Eğer doğruyu bilmemize rağmen doğru davranmıyor isek ya doğrunun idrakinde değiliz ya da doğruya uyacak seviyeye gelmemişiz demektir.
Doğruya uyacak seviyeye gelmek, terbiye olmuş insanlarla beraber olarak terbiye olmaya bağlıdır.
İyi olmayı idrak etmek; niyet, ilim, tefekkür, tasavvur, kasdetme (veya inâbe: kalbin yönelmesi) ve azmetme seyrini tamamlamakla olur.
İyi olmaya yönelmek, önce kabin niyet etmesi ile başlar. Sonra ilim ve idrak ehlini bulmakla devam eder. Gündüz nefsimizi denetim altında tutmak gerekir. Zaten biz daimi olarak Allah tarafından denetlenmekteyiz. Zira denetlendiğini bilen kendisini daima denetim altında tutar.
Kıyâmet günü hesaba çekileceğine inanan kişi, nefsini, hesaba çekilmeden önce hesaba çeker. Nefis suç işlemişse mutlaka cezalandırmak gerekir. Zira suçluya ceza adalettir.
Düşman bile bazen affedilebilir ama nefsi asla affetmemek gerekir. Başarı olunca da gururlanmamak, başarıyı Allah’a nispet etmek manasında elhamdülillah demek gerekir. Çünkü âyet-i kerîmede Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Sana gelen her fenalık da nefsindendir.”
(Nisâ sûresi 4/79.)