Kâmil idareci; ilmi sahih, basîreti nâfiz, kalbi sâlim, ameli sâlih, davranışlarıyla örnek olan ve hem fiilî hem kavlî dua eden kimsedir.
İlmin sahih olması, akâid konularını usûliddîn olan Ehl-i Sünnet akidesiyle; amelî konuları da usûl-i fıkıh ile bilmesi; kabul ettiğini delil ile, reddettiğini de delil ile reddetmesidir.
Bilgisi sahih olursa imanı ve ameli sağlam olur, yanlış olursa imanı da ameli de yanlış olur. Zira insan bildiğine inanır ve bildiği ile amel eder.
Basîret, takva ile elde edilir. Takva, doğru bilgi ve ciddi eğitimle gerçekleşir. Basîretin nâfiz olma derecesi, takva derecesine göredir.
Takvanın en alt derecesi küfürden ve şirkten takva/korunmak, normal derecesi büyük-küçük günahlardan ve şüphelilerden takva, en üst derecesi de gafletten takvadır.
Kalbin sâlim olması; riya, ucup, kibir, haset, kin, cimrilik-açgözlülük, öfkenin galip olması vs. gibi çirkin ahlâktan temizlenmiş olması, Allah ve Rasûlünün övdüğü ve beğendiği sıfatlarla da sıfatlanması sayesinde gerçekleşir.
Amelin sâlih olması; imana uygun, Kur’ân doğrultusunda olan, kalpte niyetin Allah rızası, uygulamada Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sünnetinin izlenmesi ve örnek alınması iledir.
Davranışın örnek olması, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) ahlâkıyla ahlâklanmasıdır. Aile ahlakı, iş ahlakı, yönetim ahlakı, komşu ahlakı gibi. Çünkü örnekleri örnek alanlar örnek olabilirler. En büyük örnekler, peygamberler; özellikle bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), sonra sıddıklar, şehidler ve sâlihlerdir.
Bir mümin, Hz. Peygamber’e (s.a.s.) ne derece uyabiliyorsa o derece Allah Teâlâ’nın rızasını kazanabilir. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.), ahlâkı en güzel olan idi. Bizim de ahlâkça ona benzememiz gerekmektedir.
Fiilî dua, sabretmektir. Kavlî dua, fiilî duanın yaratıcı olmadığını kavramak, yaratıcıya daima yalvarmak ve daima yaratıcıdan yardım istemektir. İşte bundan dolayı Allah Teâlâ:
“Ey iman edenler! Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir” (Bakara sûresi 2/153.) buyurmuştur.
Kâmil mümin, hem Allah Teâlâ’nın hakları konusunda, hem de kul hakları ile ilgili hususlarda hassasiyeti olan kimsedir.
“Güzel iş yapmak güzel söylemekten daha güzeldir” (Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî k.s.) vecizesini hiç unutmayarak işi çoğaltmalı, sözü azaltmalıdır.
Başarılı insanlar, işi sözünden daha çok olanlardır. Güzel adam, iyi adam, sadece güzeli konuşan ve iyiyi söyleyen değil güzel yapan, doğru ve iyi yapan adamdır.