3. Sâlih amel sahibi olmak
Sâlih amel; imana uygun, ihlâslı amel, Hz. Peygamber (s.a.s.)’i izleyerek ve örnek alınarak yapılan amel demektir.
İman, tasdik; amel tatbik demektir.
İman, Kur’ân ve Sünnetteki gerçekleri tasdik etmek, amel de Kur’ân ve Sünnetteki gerçeklere uygun ve kalbinde ihlâs bulunarak tatbik etmektir.
İman, neye farz diyorsa onu farz kabul edip yerine getirmek, neye haram diyorsa o haramı terk etmek demektir.
Sâlih amel, nefse uygun olan değil Allah’ın rızasına uygun olan, Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîs-i Şerîfler doğrultusunda olan amel demektir.
Allah Teâlâ, hem kalbe bakıyor hem bedenin ameline bakıyor: Allah Teâlâ kalbe, kalpte ihlâs ve samimiyet var mı diye bakıyor, bedene de bedenin amelinde sünnete uygunluk var mı diye bakıyor.
Bu iki şartın delilleri şunlardır:
“Hâlbuki onlar dini O’na (Allah’a) has kılarak ihlas sahipleri ve hanîfler (bütün batıl anlayış ve davranışları reddedip hak olan anlayış ve davranışa yönelen kimseler) olarak Allah’a kulluk etmelerinden, doğru dürüst namaz kılmalarından ve zekâtı vermelerinden başkası ile emrolunmadılar. İşte sağlam din de budur.” (Beyyine sûresi (98), 5.)
“De ki, eğer siz Allah’ı seviyorsanız, bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafûr ve Rahîmdir.” (Âl-i Imrân sûresi (3), 31.)
Hz. Peygamber (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Allah Teâlâ bir sözü amelsiz (tam) kabul etmez. Sözü ve ameli niyetsiz kabul etmez. Sözü, ameli ve niyeti de ancak sünnete uygun olmakla kabul buyurur.” (Hâkim, el-Müstedrek, II, 425.)
Mü’mini münafıktan ayıran niyettir. Kâmil mü’mini bid’atçıdan da ayıran Sünnettir.
Münafığın niyeti ve hedefi sadece dünya ve dünyalık şeylerdir. Mü’minin niyeti ve nihâî hedefi de Allah Teâlâ’nın rızasıdır ve Allah Teâlâ’ya manen yaklaşmaktır.
Eğer Sünneti yani Hz. Peygamber’in sözlerini ve fiillerini kökten reddederse zaten iman dairesinden çıkar. Sünneti kabul eder de uygulamazsa fâsık dairesine girmiş olur.
Bir kimse akşam namazının farzı üç rekât olmasına rağmen dört rekât olarak kılsa, “benim niyetim Allah Teâlâ’nın rızasıdır” dese bile onun ameli merduttur/kabul edilmez. Çünkü Allah Teâlâ’nın rızası, razı olduğu zat olan Hz. Peygamber’e uymaya bağlıdır. Ancak üç rekât kılarsa makbul olur. Bu şekilde yapmakla Hz. Peygamber’e uymuş olur. Hz. Peygamber’e uymakla Allah’a uymuş olur. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Kim Rasûl’e itaat ederse, gerçekten Allah’a itaat etmiş olur...” (Nisâ sûresi (4), 80.)
Gerçek sâlih amel, görünüşte sâlih gibi olan değil, Allah’ın razı olduğu ameldir.
Allah Teâlâ, sâlihattan sayılan cihad, infâk, ilim okutmak ve ilim vermek gibi amelleri işlemesine rağmen Kıyâmet günü bu amelleri yapan riyakâr âlimi, riyakâr mücâhidi ve riyakâr zengini cehenneme atacaktır. İşte bundan dolayıdır ki Süleyman aleyhisselam, “Razı olacağın sâlih amel yapmamı bana ilham et” (Neml sûresi (27), 17-19.) diye dua etmiştir.
Allah Teâlâ’nın razı olduğu ve razı olacağı amel, ihlâslı amel ve sünnete uygun olan, Hz. Peygamber aleyhisselam’ı izleyerek ve örnek alınarak yapılan ameldir.