Haberin Kapısı
2021-10-01 13:12:26

Kimlerle Mücadele Edeceğiz

İbrahim Cücük

01 Ekim 2021, 13:12

Kimlerle mücadele edeceğimizi Allah Teâlâ belirlemiştir:

“Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Rasûlünün haram kıldıklarını haram kabul etmeyen, Hak dini din olarak benimsemeyen Ehl-i kitap ile, aşağılık duygusu içinde kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşınız.”

(Tevbe sûresi 9/29.)

Bu âyet-i kerîme, savaşmamız gereken, bugün mücadele etmemiz gereken kimselerin üç kısım olduğunu bildirmiştir:

1. Allah’a ve âhiret gününe inanmayan kimseler,

2. Allah’ın ve Rasûlünün haram kıldıklarını haram kabul etmeyen kimseler,

3. Hak dini din olarak benimsemeyen Ehl-i Kitap olanlar.

1. Allah’a ve âhiret gününe inanmayan kimseler

Osmanlı, cihan harbinde düşmanlar tarafından istilaya uğradı. Müslümanlar, düşmanlarını savaşta yendi ama masa başında mağlup edildiler. Düşmanlar eğitim vasıtasıyla itikadî istilayı gerçekleştirdikleri gibi, devletin bütün kurumlarında İslam’ı yasaklayarak da iktisadî, siyâsî, hukûkî istilayı gerçekleştirmiş oldular.

Eğitimde, tabiatın yaratıcı olduğunu söyleyerek Allah’ı inkâr, “yoktan var olmaz, var da yok olmaz” diyerek âhireti inkâr fikrini yerleştirmeye çalıştılar. Böylece ateizmin ve sekülerizmin temelini attılar. Elbette bu eğitimden deist, ateist ve seküler düşünceliler çıkar.

Bize gereken, Allah’a ve âhirete iman eden Müslümanlar olarak imanda ve ahlakta açığımızın olmamasıdır. Yine eserimiz, ahlakımız, iyiliğimiz ve başarımızla galip olmamız lazımdır. Allah’ı ve âhireti hem ilmî hem de aklî olarak ispat eden eserler ortaya koymamız ve düşmanların oyunlarını çok iyi anlayıp oyuna gelmemeye, onların işine yarayacak gafletten uzak durmaya çalışmamız gerekmektedir.

2. Allah’ın ve Rasûlünün haram kıldıklarını haram kabul etmeyen kimseler

Allah’ın ve Rasûlünün haram kıldığı şeylerin helal sayıldığı, emirlerinin dikkate alınmadığı, hayatın fıkha göre tanzim edilmediği, marufun yasaklanıp münkerin emredildiği ortamlarda bize gereken; şahsımızda, ailemizde, kurumlarımızda Allah’ın ve Rasûlünün haram ettiği şeylerin bulunmamasına, Allah’ın ve Rasûlünün farz kıldıklarının, vaciplerin ve sünnetlerin hayatımızda yerleşmesine son derece önem vermemizdir.

3. Hak dini din olarak benimsemeyen Ehl-i Kitap olanlar

Kültür istilasına karşı çıkanlar tarafından İmam-Hatip okulları, Yüksek İslam Enstitüleri sonra da İlahiyat Fakülteleri açılmıştır. Yine okullara Din Bilgisi ve Ahlak dersleri konulmuştur. Okul dışında çeşitli İslamî cemaatlerin kendi renklerine göre, daha ziyade İslamî şuur veren tercüme kitaplarından istifade eden ve ayrıca İslamî ilimlerin okunduğu kökü maziye dayanan medreselerde âlim yetiştirerek ilmî çalışmalar yapılmıştır.

Bu faaliyetler, halkın özellikle gençlerin kafalarını deizm, ateizm ve sekülerizmin tesirinden kurtarmakta yeterli olamamaktadır.

Çünkü

1) Bütün dünyayı istila eden sekülerizme, teknoloji vasıtasıyla hayata hâkim olan batı düzenlerine alternatif olma kapasitemiz ortaya konamamaktadır.

2) Batıl düşünce, halkın cehaletinden, anne-babaların gerçek İslamî ölçüden mahrumiyetlerinden ve İslamî örnekliği sergileyememelerinden faydalanmaktadır.

3) Halkın önünde olması gerekenler, gerekli çareyi ilmen ve hayat olarak ortaya koyamamaktadırlar.

İmam-ı Şafiî’nin dediği gibi “hak ile meşgul olmazsan bâtıl seni istila eder.”

Önce İslam’ın insan fıtratına uygun olan yegâne hak sistem olduğunu ortaya koymak; İslam’ı Müslümanların akıllarına ispat ve kalplerine tespit için ve hayatlarına hayat verecek ve her sahada çareyi ve çevreyi iyi ve isabetli okuyacak derinlikli ilim adamları yetiştirecek kurumları kurmak, hazırdaki İmam-Hatip liselerine, İlahiyat fakültelerine ve medreselere sahip çıkarak seviyelerini yükseltmek, örnek Müslüman yetiştirecek sağlam ilim ve irfan sahibi tekkelerin işlerliğini sağlamak, sonra batılın batıl olduğunu bütün çıplaklığıyla ortaya koymak gerekir.

Kitaptaki ölü gerçeklere çağırmaktan ziyade insanın aklına ve kalbine şifa olacak, yaşayan örnek toplumu oluşturup o örnek toplumun yaşadığı İslam’a çağırmak gerekir. İşte bundan dolayı Mekke’de inen Furkan sûresinde en büyük gerçek olan Kur’ân ile büyük cihad yapma emredilmiştir:

“Kafirlere itaat etme, Kur’ân ile büyük cihadla cihad et”

(Furkân sûresi 25/52.)

Kur’ân-ı Kerîm, ilimle yapılan cihada büyük cihad demiştir.

Kur’ân’ı anlamak, her sahadaki hakikati anlamak, Kur’ân’ın izlememizi istediği Hz. Peygamber’i (s.a.s.) örnek almak, hakikati hâkim kılma stratejisini kavramaktır. Çünkü önce neyi söyleyeceğimizin, neyi yapacağımızın, nasıl yapacağımızın en isabetlisini Hz. Peygamber’den öğrenebiliriz. Hz. Peygamber hem Hakkı akıllara ve ruhlara ispata ve tespite çalıştı hem batılı iptale çalıştı.

Kur’ân-ı Kerîm’in hakikati ve Hz. Peygamber örnekliği güneş gibidir. Güneş karanlık odaya girince karanlığı yok eder:

“De ki, Hak geldi batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkûmdur.”

(İsra sûresi 17/81)

Elbette hak, ehliyle batıla galip gelir. Biz ne zaman hakka ehil olan, her sahada çağı doğru okuyan ve doğru cevabı veren ilim adamlarını yetiştirir ve İslam’ın kendilerinde görüldüğü model insan, ahlaklı Müslüman toplumunu oluşturursak batıl yok olmaya mahkûm olacaktır.

Her gün namazda okuduğumuz Kur’ân’ın fihristesi olan Fatiha’da “kendilerine (iman, islam ve ihsan) nimetleri verdiğin (peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih)lerin yolu (üzerinde kâmil) hidayet(te devamı nasip) et, gazaba uğramış olan (özellikle Yahudi olan) kimselerin ve sapık olan (özellikle Hristiyan olan) kimselerin yoluna değil” diyerek hem Peygamberleri ve Peygamberleri izleyenleri ve örnek alanları hem özellikle Ehl-i Kitab’ın batıl anlayış ve davranışlarından sakınma emredilmiştir.

İşte bize gereken, özetle, önce Hakkı ve Hak ehlini tanıyıp izlemek ve izletmek, sonra batılı ve batıl ehlini tanımak ve tanıtmak, onların düzenlerinden kendi insanımızı ve kendi kurumlarımızı korumaktır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.