Haberin Kapısı
2022-07-16 19:20:53

KURTULUŞ VE KURTULUŞTA BİR GÖREV ALMAK/3

İbrahim Cücük

16 Temmuz 2022, 19:20

c) Kurtuluşu genele mal etmek için genel bir çağrıda bulunmak ve herkesin bir görev almasını sağlamak

Genelin özele, özelin de genele tesir ettiği bir gerçektir. Hem özelin hem de genelin kurtuluş için sorumlu olduğu gerçeğini kabul etmek gerekir.

Her şeyden önce her birimiz yanlışlardan kurtulmak, doğru olanı yapmak, doğru özelliklerle donanmakla sorumluyuz.

Bizi bizden daha iyi bilen ve bize bizden daha çok merhametli olan Rabbimiz Allah Teâlâ, dâimî ve ilâhi reçete olan Kur'ân-ı Kerîm’de bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Ey inananlar, Allah'ın (dininin) yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa da havarilere: ‘Allah'a (giden yolda) benim yardımcılarım kimdir?’ demişti. Havariler: ‘Allah (yolun)un yardımcıları biziz’ dediler. İsrail oğullarından bir zümre inandı, bir zümre inkâr etti. Biz de inananları, düşmanlarına karşı destekledik, onlar üstün geldiler.”

(Saf sûresi 61/14.)

Bu âyet-i kerîmeden şu esasları çıkarmamız mümkündür:

1. Bu âyet, inanılması ve uygulanması gerekli olan ilâhî bir emirdir.

2. Davayı ortaya koyacak bir lider gereklidir.

3. Davayı kabul eden ve sorumluluk üstlenen görevli bulunmalıdır.

4. İslam davasında davayı takip eden lidere ve liderin İslam davasına yardımda bulunan görevli mü’mine, Allah’ın yardımı görülür ve zafere ulaşılır.

Kurtuluş davasında görev almamak, "Ben kurtulmak istemiyorum" ve "Ben halimden razıyım" demektir. Bu anlayış ya gafletten ya hıyanetten kaynaklanır.

Gafletin çaresi ikazdır ki kolaydır.

Hıyanetin çaresi en azından dışlanmasını sağlamaktır ve zamanı gelince de cezalandırmaktır. Belki cezadan önce tövbeye davet etmek daha doğru olur. Hıyanetten tövbe etmeyeni cezalandırmak muhakkak olur.

Kurtuluş programında görev almayanlar, çözümün parçası değil problemin parçası haline gelebilirler.

“Çözümde görev almayanlar, problemin bir parçası olurlar.”

Goethe

Seyreden değil, gayret eden olmaya çalışmak gerekir. Zira bu ümmetin bütününün görevi emr-i bilma’rûf ve nehy-i anil’münkerdir.

Bu görevimizi şu ayetten öğreniyoruz:

“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. Ma’rûfu/iyiliği emreder, münkerden/ kötülükten vazgeçirmeğe çalışırsınız. (Çünkü siz,) Allah'a (ve O’nun gönderdiği bütün kitaplara ve peygamberlere gerektiği gibi) inanırsınız.”

(Âl-i Imrân sûresi 3/110.)

Zulme rıza göstermek zulümdür, isyana rıza göstermek isyandır, küfre rıza göstermek küfürdür. İstilaya rıza göstermek istemeyen, istiladan doğan bütün yanlışlıklara rıza göstermek istemeyen herkes bu âyet-i kerîmeye göre sorumludur.

Kurtuluş programında liderin çok önemli bir yeri vardır. Kurtuluşta lideri izlemeyen ve bir görev almayan kimsenin durumunu anlamak için şu âyetlere bakmamız yeterlidir:

“Ey (Tevrat’a ve İncil’e bağlı olduğunu iddia eden) Kitap Ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada size Rasûlümüz (Muhammed) geldi, gerçekleri açıklıyor ki, (yarın kıyamet gününde): ‘Bize herhangi bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi’ demeyesiniz. İşte müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah, her şeye kâdirdir.”

“Musa kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O, içinizden peygamberler çıkardı. Sizi hükümdarlar yaptı. Ve âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi.”

“Ey kavmim, Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin, geriye dönmeyin, yoksa kayba uğrarsınız.”

“Onlar da: ‘Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, şüphesiz biz de gireriz’ dediler.”

“Allah'tan korkan ve Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle dedi: “Onların üzerlerine kapıdan girin. Oradan girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. Eğer layıkıyla inanıyorsanız yalnız Allah'a güvenip dayanın.”

“Kavmi, Musa'ya: ‘Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin savaşın. Biz burada oturacağız’ dediler.”

(Mâide sûresi 5/19-24.)

İşte bu âyet-i kerîmeler bize şunu anlatıyor:

İstiladan kurtulmak isteyen, lidere uymaz da kendi nefsi ve hevâsına göre hareket ederse, “Sen ve Rabb'in gidin savaşın. Biz burada oturacağız” diyen İsrailoğullarına benzemiş olur.

Müslüman kimseye, İsrailoğullarına benzemek yakışmayacağına göre "Bu dava benim davamdır, bütün insanlar vazgeçse ben davamdan vazgeçmem, ben var iken bu dava var olacaktır" demeli ve bu davanın gereğini yerine getirmelidir.

Hakkı ve imanı hayata hâkim; küfrü, şirki ve zulmü mahkûm etmekle görevli olduğunu kabul eden kimseye gereken, beraberce gece-gündüz gayret etmektir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.