“İsrail ile örtünen çıplak kalır”
Filistin Atasözü
Son bir hafta da yaşananlar tam bir baş döndürücü hızda gelişti. Baş döndürmekle kalmadı taraflı tarafsız herkesi abandone olmuş boksöre çevirdi. Yaşanan gelişmeleri “malumun ilanı” olarak görenleri bile şaşkına çevirmişti. Kimse bu kadarını beklemiyordu.
-İsrail ve Rusya ile tam bir teslimiyet göstergesi ile anlaşma;
-Ve bu anlaşmaları adeta bir zafermişçesine kamuoyuna yansıtma;
-İsrail ile yapılan anlaşmaya mevcut durumun tarafı olan İHH’NIN “yumuşak itirazını” Cumhurbaşkanı tarafından sert bir şekilde itirazı ve azarlaması;
- Ve İHH’NIN Cumhurbaşkanından özür dileyerek mevzuyu kapatmak istemesi;
Tüm bu yaşananlar neticesinde insan kendine şu soruyu sormadan edemiyor:
“Bu zamana kadar yaşananların hepsi bir hayalden mi ibaretti?”
“Yoksa birileri bizi illizyona tabi tutup perde arkasından senelerce kendi hesaplarına mı çalıştı?”
“Ya da şuan yaşadıklarımızın hepsi bir rüya mı?”
İsrail “Mavi Marmara” gemisini uluslar arası sularda vurup 10 tane masum eli silahsız insanı tüm Dünya insanlığının gözü önünde şehit etmesinden sonra bizim idarecilerin Savaş Gemilerini Akdeniz’e yönlendirmek yerine kuru sıkı palavraları ile olay geçiştirildi. Ardından da İsrail ile ilişkilerin normal seyrine dönebilmesi için İsrail’in kabul etmesi için 3 tane şart öne sürüldü…
1) İsrail özür dileyecek,
2)Gemide ki gazilere ve şehit yakınlarına “Uluslararası Hukuk’a uygun olarak” Tazminat ödeyecek,
3) Gazze’ye uygulanan abluka kalkacak.
Birinci Şart; Obama, Netanyahu ve Tayyip Erdoğan’ın arasında gerçekleştiği söylenilen bir telefon görüşmesinde güya Netanyahu Tayyip Erdoğan’dan özür dilemiş!
Uluslar arası sularda alenen tüm Dünyanın gözü önünde işlenen bir cinayet için telefonda gerçekleştiği söylenen bir özrün ne hükmü vardır?!!
Güya bu özrü de sanki bir zafermiş gibi gösterip kamuoyu oluşturmaya çalıştılar. Ama kimse bu sözde özrün bizim için bir acziyet olduğunu aşağılanma olduğunu dile getirmedi. Çünkü cinayetler alenen işlenmişti.
İkinci şart ise Uluslararası Hukukta karşılığı neyse o şekilde İsrail’in tazminat ödemesiydi. İHH öncülüğünde Türk Mahkemelerinde açılan davalarda İsrail askerleri bir bir mahkûm edilip İsrail’in bir savaş suçlusu ilan edilip tazminat ödemesinin yolu açılmışken Türk makamları yani HÜKÜMET Katil İsrail askerleri için “Kırmızı Bülten” çıkarılması hiçbir girişimde bulunmadı! Aslında bu olay bile Türkiye’nin en nihayetinde İsrail’e teslim olacağının bir göstergesiydi.
İsrail Tazminat ödemeyi kabul etmedi, sadece 20 Milyon$ gibi komik bir rakamı Türkiye de ki bir vakıf aracılığı ile mağdurların ailelerine bağışlanmasını istedi. Bu da Türk tarafı tarafından kabul edildi. Kaldı ki bunun karşılığı Uluslar arası normlara göre –İHH’NIN verdiği bilgiye dayanarak- 1 Milyar$ ile 3 Milyar$ arası bir rakamdır.
Böylece İsrail bundan sonra işleyeceği tüm cinayetler ve bundan önceki tüm cinayetler için emsal teşkil edebilecek bir hukuki tazminat yolundan da kurtulmuş oldu.
Üçüncü şart ise; Gazze’ye uygulanan ABLUKA’NIN KALKMASI! Dikkat edin “Ambargo” değil “ABLUKA’NIN” kalkmasıydı…
Ama gelin görün ki varılan mutabakat neticesinde Gazze’ye gönderilecek yardımlar Gazze Limanından gitmek yerine İsrail’in AŞDOD Limanından gitmesinde karar kılındı. Bu Gazze’ye uygulanan ABLUKA’NIN Türkiye tarafından resmen kabul edilmesinden başka bir şey değildir!
İşte tüm bunlara “Cılız” bir sesle itiraz eden İHH’YA Tayyip ERDOĞAN’IN verdiği cevap “Giderken dönemin Başbakanına (yani bana mı) sordunuz?!”
“Biz zaten bir şekilde Filistin’e insani yardımları gönderiyorduk!” oldu…
Yani bunun karşılığı şu; “Biz İsrail Hükümeti ile karşılıklı anlaşarak onların izni ile yardımlarımızı zaten ulaştırıyorduk siz Mavi Marmara’yı işin içine sokaraktan İsrail ile normal işleyen ilişkilerimizi sekteye uğrattınız!”
Peki, sormazlar mı adama;
“Senelerce Mavi Marmara’nın rantını niye yediniz?”
“Seçim meydanlarında niye seçim malzemesi olarak kullandınız?”
“Fethullah Gülen’in “Otoriteden izin alınmalıydı” sözünü senelerce dilinize dolayıp koskoca bir camiayı İSRAİL AJANI olmakla niçin suçladınız?”
“Fethullah GÜLEN ile bugün siz de aynı duruma geldiğinize göre sizde İsrail Ajanı mısınız?”
Evet, maalesef sormadılar sadece cılız bir ses ile “İsrail ile örtünen çıplak kalır” dediler.
Cumhurbaşkanının bu açıklamalarına sessiz kaldılar. Gerekçeleri ise tüm dünyada ki İHH’YA umut bağlayan yetimler, öksüzler, evsizler, mazlumlar yani kısacası tüm Dünya mustazafları mağdur olmasın onlara yapılan yardımlar aksamasın diye…
Şunu demek istediler kısacası Cumhurbaşkanımızla karşılıklı sert diyaloga girersek oralara giden yardımlarımız sekteye uğrayabilir. Yani “Ümmetin Lideri” olarak gösterilen kişi ayağımıza çelme takabilir dediler.
Ve en sonunda da Cumhurbaşkanının o malum sert çıkışından sonra da özür dilemek zorunda kaldılar.
Ey İHH Yöneticileri ve mensupları!
Sizi aşağılayan ve Gazze’yi ve Mavi Marmara davasını ve şehitleri satan bu çıkışa gösterdiğiniz bu yumuşaklığı keşke Ümmetin selameti ve birliği için mücadele eden Milli Görüşün mensuplarına ve Liderlerine karşı da gösterseydiniz.
Keşke, sizi bir kardeş edasıyla sürekli uyaran Saadet Partisini “Siyasi İşid” olarak yaftalamasaydınız.
Keşke, Suriye’de bir kardeş kavgası olmasın Müslüman kanı dökülmesin diye mücadele eden Milli Görüşçüleri “ESADÇI” “BAAS SEMPATİZANI” ilan etmeseydiniz.
Keşke sizi aşağılayanlara, satanlara “Haddinizi Bileceksiniz” deyip azarlayanlara gösterdiğiniz yumuşaklığı Milli Görüşçülere de gösterseydiniz.
Evet efendiler kusura bakmayın hepiniz çıplak kaldınız!!!
[005.051] “Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.”
[002.120] [TK] Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir. De ki: «Kuşkusuz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) dosdoğru yoldur.» Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku) larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
[005.041] [TK] Ey Peygamber, kalpleri inandığı halde ağızlarıyla «inandık» diyenlerle Yahudiler'den küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar) dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, «Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının» - derler. Allah, kimin fitne(ye düşme) sini isterse, artık onun için sen Allah'tan hiç bir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette de onlar için büyük bir azab vardır.