Namaz, iman alameti, Allah’a kul olmanın ve şükrün fiilî ispatı ve müminin miracıdır.
Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, Rabbinize ibadet edip kulluk edin, hayır da yapın ki kurtuluşa eresiniz” (Hac sûresi 22/77.)
Âyet-i kelimeye göre kurtuluş için önce namaz. Fakat sadece namaz değil, bütün hayatta Allah’a kulluk etmek sonra maddi ve manevi hayır yapmak. İşin özü; hayırlı olmak, hidayette olanların devam ve kemallerine, hidayette olmayanların da hidayetlerine vesile olmaya çalışmak...
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir: (Binanın temeli) Allah’tan başka (hak) ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve rasûlü olduğuna şehâdet etmek, (direklerden birincisi) namaz kılmak, (ikincisi) zekât vermek, (üçüncüsü) haccetmek, (dördüncüsü) Ramazan orucunu tutmaktır.”
(Müslim, Îmân, 21-22; Buhârî, Îmân, 2; Tirmizî, Îmân, 3; Nesâî, Îmân,13.)
Bu hadîs-i şerîfe göre İslâm binasının temeli imandır.
Dört direk ise namaz, zekât, oruç ve hacdır.
İslâm’ın ibadet konuları namaz direği üzerine,
İktisâdî konuları zekât direği üzerine,
Ahlâkî konuları oruç direği üzerine,
Siyâsî konuları da hac direği üzerine bina edilmiş demektir.
Bu dört direk de iman temeli üzerine bina edilmiş/kurulmuştur.
Günde, beş vakit namazda kırk kere Kur’ân-ı Kerîm’in fihristesi ve özeti olan Fâtiha’yı okumaktayız.
Fâtiha’da, bütün nimetlerin Allah’ın olduğunu “elhamdülillâhi Rabbil âlemîn” diyerek itiraf etmekteyiz.
Namazda “Mâliki yevmiddîn: Ceza gününün sahibi” ifadesini söyleyerek âhiretteki hesabı hatırlıyoruz, “İyyâke na’büdü: Ancak sana kulluk ederiz” diyerek bütün hayatta Allah’a kulluk ediyor olduğumuzu ve daima Allah’a kulluk edeceğimizi itiraf ediyoruz, “Ve iyyâke nestaîn: Ve ancak senden yardım istiyoruz” diyerek daima Allah’a yalvarıyoruz.
İlk, en önemli ve devamlı isteyeceğimiz dileğimiz, hidayette devam ve kemaldir. Nitekim “İhdinassırâtal mustakîm: Bizi sırat-ı mustakîm üzere hidayette devamı ve kemali nasip et” diyerek dünyanın ve âhiretin yegâne kurtuluş sebebi olan Allah ve Rasûlünün tarif ettiği imanda devam edebilmemiz için dua ediyoruz.
Yine “Sırâtallezîne en’amte aleyhim: Kendilerine nimetler verdiğin (peygamberlerin, sıddıkların, şehidlerin ve sâlih olan) kimselerin yolunda” diyerek imanın devamının ancak peygamberlerin, sıddıkların, şehidlerin ve sâlihlerin yolunda olmakla mümkün olduğunu itiraf ederek yalvarıyoruz.
Son olarak “Ğayrilmağdûbi aleyhim veladdâllîn: Allah’ın gazabına uğramış özellikle Yahudilerin ve sapık olan özellikle Hristiyanların yolunda değil” diyerek itikaden, amelen ve ahlaken onlara benzememeye muvaffak kıl diye yalvarıyoruz.
Müminin miracı olan namazda okuduğumuz Fatiha’nın;
Mâna ve ruhuna erersek;
Namaz ile hayatımızı birbirine uyumlu hale getirirsek;
Namazın dışında namazın ruhu içinde yaşarsak;
Bütün hayatımızda peygamberleri, sıddıkları, şehidleri ve sâlihleri örnek alıp izlersek;
İçki, kumar, rüşvet, zina, faiz, yalan söylemek, gıybet, iftira, riya, kibir, kin, hased, cimrilik gibi haramlardan uzak durursak;
Yahudi ve Hrıstiyanların anlayış ve davranışlarından kendimizi korursak;
Eğitimimizi İslam’ın iman esaslarına göre planlarsak;
Siyâsî, iktisâdî ve amelî hayatımızı İslam ahkâmına göre düzenlersek;
Bütün bunlardan sonra namazımız ve hayatımız Allah’ın razı olduğu kulluk olur.
İşte böylece namazlarımız miraç olur, miracın başlangıç noktası olan Mescid-i Aksa ve çevresi de esaretten kurtulur. Zira düşmanların esaretinden ancak nefislerin esaretinden kurtulanlar kurtulabilir. Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu bütün Müslümanların kurtuluşu demektir.
Allahım! Bize namazı sevdir, namazı kolaylaştır, namazımızı Allah’a yaklaştıran miraç kıl, namazın dışındaki hayatımızı da İslam’a uygun olarak sürdürmeyi muvaffak kıl!