3. Umduğumuza nail olup korktuğumuzdan emin olmak için şu altı şeye dikkat edilmelidir:
“Mü’min şu 6 korku içindedir:
1. İmanının Allah Teâlâ tarafından alınması korkusu,
2. Kendisini kıyâmet günü rüsvay edecek şeylerin, Hafaza melekleri tarafından yazılması korkusu,
3. Amelinin şeytan tarafından boşa çıkartılması korkusu,
4. Gaflet halinde, Azrâîl tarafından ansızın yakalanması korkusu,
5. Dünya ile mağrur olup âhiretten gâfil kalması korkusu,
6. Ehli ve ayâli ile fazlaca ilgilenip Allah Teâlâ’nın zikrinden meşgul olamaması korkusu.”
Hz. Osman (r.a.)
İmanı da küfrü de yaratan Allah Teâlâ’dır.
Allah Teâlâ, imanı istediğine de isteyene de nasip eder; küfrü, razı olmayarak ve mecbur da olmayarak sadece isteyene yaratır.
Kul, imandan vazgeçer küfrü tercih ederse, Allah da onun küfrü tercihini razı olmayarak yaratır.
Allah Teâlâ hiçbir mü’minin imanını, kul imandan vazgeçmedikçe geri almaz. Ama mü’min, imanını ilim, amel, zikir ve fikirle korumaya ve kemale erdirmeye çalışmalıdır.
Mü’min, ölçüyü kazandıran ilme, Allah'ın razı olduğu sâlih amele, kulu itminana ulaştıran zikre ve derinlikli fikre/tefekküre sahip olmalıdır.
3) Âhirete yatırım yapılmalı
“Ey inananlar, Allah'tan korkun ve kişi, yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah'tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
(Haşir sûresi 59/18.)
Âyet-i kerîmede, dünya ömrü bugün ile, Âhiret ömrü yarın ile zikredilmiştir. Bugün, yarın içindir. Yarın, bugünle kazanılmaktadır.
“Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe (Allah yolunca harcamadıkça) birr’e/iyiye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.”
(Âl-i Imrân sûresi 3/92)
Biz neyi en çok seviyorsak onu Allah yoluna vermeliyiz. Kalbimizi kardeşimize verelim yani sevelim. Neye mâlik isek onu verelim, neyi daha çok seviyorsak Allah sevgisinin yerine geçmemesi için onu Allah için feda edelim de Allah’ın rızasını kazanalım!...
“Benim hayırda başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben sadece O’na tevekkül ettim ve daima O’na yöneliyorum.”
(Hûd sûresi 11/88.)
Bütün bunlarda başarı ancak Allah’ın yardımı ile gerçekleşir. Öyle ise hem kavlen hem fiilen Allah’tan yardım isteyelim.
İyi olmak isteyen, iyilerin yolunu izlemelidir. İyilerin yolu, Allah’ın sevgisini, kendilerinin sevdiği şeylerin sevgisine tercih etmek, bütün sevgileri ve sevgilileri Allah’ın sevgisine kurban etmektir.
Önemli olan yaptığını sırf Allah için yapmaktır. Çünkü Allah Teâlâ niyetleri biliyor.
Hedef, Allah rızası olmayınca yapılanların hiçbir değeri yoktur. Allah’ı tercih eden Allah’ın tercih ettiğini tercih eder de sevap sebebine yönelir. Şeytanın tehdidine aldanmaz.
İşte şu âyet-i kerîme bunu net ortaya koymaktadır:
“Şeytan sizi (verirseniz) fakir olacaksınız diye korkutur ve size cimriliği emreder. Allah ise size (verene) katından bir mağfiret ve bir lütuf/bolluk va’d ediyor. Allah (ihsânı) geniş olandır, her şeyi bilendir.”
(Bakara sûresi 2/268.)
Şeytan hem hayra engel olmak hem de şerre sebep olmak ister. Fakirlikten korkan, Allah’ın va’dine güvenmiyor, şeytanın tehdidine aldanıyor demektir. Veren kimse de Allah’ın va’dine güveniyor demektir.
Vermek, ilâhî bağışlanma ve ilâhî lütfa ermek isteğinin ifadesidir.
Vermek, Allah’ın fazlının geniş olduğunu, Allah’ın her şeyi bilerek emrettiğini tasdikin bir ifadesidir.