4) Kendimize, ailemize, akrabalarımıza ve çevremize karşı sorumluluklarımız yerine getirilmeli
(Devamı)
İbadet gayesiyle bütün geceyi uykusuz geçirmeyi Rasûlullah (s.a.s.) uygun bulmamıştır. Selmân, evinde kaldığı Ebü’d-Derdâ’nın geceyi uykusuz geçirmesine ve sık sık ibadet etmek için kalkmak istemesine izin vermemiştir. Öyle anlaşılmaktadır ki, Selmân bu yönde Peygamberimiz’in uygulama ve tavsiyelerini daha iyi biliyordu. Nitekim vakti gelince hem kendisi kalkmış hem de Ebü’d-Derdâ’yı kaldırarak gece ibadetini birlikte yerine getirmişlerdir.
Bütün bu olup bitenlerden sonra Selmân, Ebü’d-Derdâ’ya muhtemelen Peygamber Efendimiz’den duyup öğrendiği tavsiyelerde bulunmuştur. Bunlar, kişinin üzerinde Rabbinin, nefsinin ve ailesinin hakları bulunduğu gerçeğidir. İnsanın zühd ve takvâ gâyesiyle, ibadet ve tâatte bunları ihmal edecek derecede ileri gitmemesi gereğini iyice kavraması ve hayat tarzı olarak benimsemesi icab eder. Ebü’d-Derdâ, Selmân ile aralarında geçen bu macerayı bir kere de Rasûl-i Ekrem Efendimiz’e arzetme ihtiyacı duyar. Ondan aldığı cevap da Selmân’ı tasdik edici niteliktedir. Hatta hadisin bir başka rivayetinde Peygamberimiz (s.a.s.), Ebü’d-Derdâ’ya asıl adıyla hitap ederek:
“Uveymir! Selmân senden daha fakîhdir” buyurmuşlardır.
Böylece, din işlerinde fakîh yani ilimde derinlik, incelik ve anlayış sahibi âlimlere itibar edilmesi gerektiğine işaret etmiştir.
Hadisten Öğrendiklerimiz:
1. Allah yolunda ve Allah rızası için birbiriyle kardeş olmak câizdir.
2. Din kardeşi olan müslümanların birbirlerini ziyareti ve birbirlerine yatılı misafir olmaları câizdir.
3. İhtiyaç halinde, kadının, kocasının izin verdiği yabancı bir erkekle konuşması câizdir.
4. Müslümana nasihat, bilmeyene öğretme, habersiz olanı uyarma din kardeşliği görevidir.
5. Teheccüd namazını gecenin sonlarında kılmak daha faziletlidir.
6. Kadının kocası için süslenmesi câizdir.
7. Kocaya düşen önemli görevlerin başında, hanımının geçimini en iyi şekilde temin etmek gelir.
8. Şayet bıkıp usanma, kendisinden istenilen ve üzerine vâcip olan görevleri veya tercih edilen nâfileleri yerine getirmeme korkusu varsa, bir kimseyi müstehap olan amellerden nehyetmek câizdir.
9. Gücün yetmeyeceği derecede ibadet ve tâati nefse yüklemek hoş karşılanmaz.
10. Nâfile orucu herhangi bir meşrû sebeple bozmak câizdir. Bu, âlimlerin büyük çoğunluğunun görüşü olup sonra kaza edilmesi gerekir.
(Riyazu’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Heyet, I, 511-514, Erkam yay.)