5 Haziran 1977 seçimlerinden sonra hiç bir parti tek başına iktidar olacak kadar milletvekili çıkaramadı. En normal çözüm koalisyon hükümeti kurulması idi. Ama malum sebeplerle anormal bir yol izlenerek CHP Genel Başkanı Ecevit'e bir azınlık hükümeti kurduruldu. Ancak bu azınlık hükümeti güvenoyu alamayınca Ecevit görevi Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e iade etti. Bunu Müteakip Süleyman Demirel hükümeti kurma görevini alır. Ve ikinci Milliyetçi Cephe hükümetini kurar ve 1 Ağustos 1977 tarihinde güvenoyu alır. AP, MSP ve MHP'den oluşan bu koalisyon hükümetinde Erbakan yine Başbakan Yardımcılığı görevini üstlenir. Üçüncü kez başbakan yardımcısı olan Erbakan'ın bu görevi yalnızca beş ay sürdü.
Bunun üzerine hükümeti kurma görevi AP lideri Demirel’e verildi. Yapılan görüşmeler sonucu, AP-MSP ve MHP’den oluşan 2. MC hükümeti kuruldu. 17 Ocak 1977’de Meclis’te güven oylamasına gidilmesinden birkaç gün önce, Erbakan’ın 4 Aralık 1977’de Urfa’da yaptığı bir konuşmada,
“MSP’ ye oy vermek ‘Biz din düşmanlığı istemiyoruz’ demektir. ‘Biz insan haklarına saygı istiyoruz’ demektir. ‘Biz camilerimize geçmişte olduğu gibi ahır yapılmasını arzu etmiyoruz’ demektir" şeklindeki sözleri, 6187 sayılı kanuna aykırı bulunarak, Cumhuriyet Başsavcılığına “partinin kapatılması ve Hoca’nın dokunulmazlığının kaldırılması” istemiyle dava açılıyordu. Partiler Yasası’nda yapılan değişiklik akabinde, Fahri Korutürk’ün onaylamasıyla, bu badire de atlatılmıştı.
Bu arada ilgili ve yetkilileri uyarmak üzere 16 Şubat 1977’de Prof. Dr. Necmettin Erbakan, bir grup Generale ve parti temsilcilerine bir birifink verir. Hoca brifingde, ülkemizde başlatılan büyük kalkınma hamlesinin bazı mihrakları rahatsız ettiğini, bunların fesat çıkarmaya ve kasıtlı propagandaya yönelttiğini hatırlatarak,
“Kalkınmanın ve kurtulmanın temel şartı bu yıkıcı ve kışkırtıcı propagandalara kapılmamaktır” diyerek,
‘’Büyük hedef ve hamlelerin, her şeyden önce inançla ve kendimize güvenle başarılabileceğini belirten’’ Erbakan,
‘’yıllardır yanlış ve yanıltıcı bir propagandanın etkisiyle, batılıların bizden akıllı ve başarılı oldukları kanaatinden ve maalesef düşürüldüğümüz aşağılık kompleksinden sıyrılmamız gerektiğini’’ söylemişti.
Milli Görüş’ün başlattığı Ağır Sanayi Hamlesi bu hız ve heyecanla devam ederse ‘’Türkiye’nin 5 yıl sonra Fransa’yı, 25 yıl sonra Almanya’yı yakalayacağını, 2002 yılında ise nüfusu 80 milyona milli geliri 400 milyar dolara ulaşmış Büyük Türkiye’nin ortaya çıkacaktır.’’ Diye, müjdelemişti. Generaller ve parti temsilcileri bu konuşmanın detaylarında duygusal anlar yaşamış ve heyecanlanmışlardı.
2. Milli Cephe Hükümeti’nde de, en hızlı ve hayırlı hizmetleri yine Erbakan Hükümeti yapıyordu. MSP hayırlara motor, şerlere fren oluyordu. MSP
“Önce ahlak ve maneviyat” parolasına uygun olarak açtığı İmam-Hatip Okulları’nın sayısını 375’ye çıkarıyor, temelini attığı 200 ağır sanayi fabrikalarından 70 kadarını ülke hizmetine ve üretimine açıyordu.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın yapmış olduğu Maddi ve Manevi kalkınma hamlelerinden dolayı, bir şekilde durdurulamadığı için bu sefer “MSP’yi Erbakan’dan kurtarma ve kaleyi içten yıkma” operasyonlarına başlanmıştı.15 Ekim 1978’de yapılan MSP Büyük Kongresi’nde çıbanlar deşiliyor, muhalifler eteğindeki taşları ortaya döküyordu. Korkut Özal’ın başını çektiği ekip “Önce Hoca’nın çevresini boşaltmak ve Genel İdare Kurulu’na kendi adamlarını doldurmak, arkasından da bir parti içi darbe ile Hoca’yı devre dışı bırakmak.” amacına yönelik, iki kademeli bir plan uyguluyordu. Korkut Özal’ın listesinde göze çarpan isimlerden Anavatan Partisi Genel Başkanı Turgut Özal ve Bu günkü AKP’nin kurmaylığını yapacak Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç’ta vardır. İlk yenilikçiler harekâtının filiz olduğu dönemlerdir. Sonraki yıllarda Star TV’nin Kırmızı Koltuk programında Korku Özal’ın sarf ettiği;
‘’Türkiye, İsrail’in liderliğinde oluşacak bir Ortadoğu pazarına girmelidir.’’sözleri, Erbakan’ın düşünce yapısıyla ayrı kulvarda olduklarının zaten göstergesidir. Erbakan, Kongreyi açış konuşmasında;
“77 seçim sonuçlarının bir hezimet olmadığını, cemaat ve teşkilatımızın elinden geleni yaptığını, ama rakiplerin ve dış güçlerin bütün imkânlarıyla MSP’ ye saldırdığını ve takdiri ilahi olarak ortaya çıkan bu neticenin hakkımızda hayırlı olacağını, telaş ve endişeye gerek bulunmadığını” ifade etmişti. Arkasından bir nevi zorla kürsüye çıkan Korkut Özal, Erbakan’ı edebiyat yapmak ve cemaatleri oyalamakla suçluyordu. Kongre sonunda yapılan seçimde başarılı olamamıştı.