Almanya’daki, Aachen Teknik Üniversitesi’nde Motorlar ve Termodinamik Kürsüsünde dizel motorlara püskürtme teknolojisini, matematiksel olarak izah eden teziyle Erbakan, Alman Üniversitelerinde geçerli olan ve çok zor kazanılan, “DOKTOR” unvanını 1953 yılının mart ayında alır.
Tezin, önemli dergilerde yayınlanması üzerine, o tarihte Almanya’nın en büyük motor fabrikası olan, DEUTZ firmasının genel müdürü, Prof. Dr. FLATS tarafından, LEOPAR tanklarının motorları ile ilgili araştırmalar yapmak üzere fabrikaya davet edilir.
Almanya’nın Hitler döneminden sonra, Önemli bir silah üretim merkezide olan RUHR sahasında, AR-GE için, bilim dünyasından, önemli isimler göreve çağrılır. Bu ekibin içinde, Dr. Necmettin Erbakan’ında yer almasını isterler. Bu araştırma ekibi 15 gün boyunca, RUHR sahasındaki, bütün ağır sanayi fabrikalarında inceleme fırsatı bulur.
II. Dünya savaşında, Alman ordusu için araştırma yapan DVL araştırma merkezi savaş sonrası da bu hizmeti verir. Savaş sırasında silahların ve füzelerin geliştirilmesine öncülük eden Profesör Schimit, Alman-Rus harbi sırasında dondurucu kış şartlarından dolayı tank motorları donmuş ve mağlup olmuşlardı. Almanya, tanklarının motorlarını her türlü iklim ve koşulda, birçok türden yakıtla çalışabilme imkânıyla, performansını artırmak istiyordu. Dr. Erbakan’a Baş Mühendis olarak görev almasını teklif ederler. Kendisinden Dünya Literatürü’nde kabul görecek üç farklı enjektör sistemi ile üç ayrı motor yapmasını isterler.
Görevi alan Erbakan kendisine verilen bir buçuk sene gibi kısa bir sürede, dönemin en gelişmiş savaş etkinliğine sahip, en ağır şartlarda bile görev yapabilecek, Leopar tanklarına sıra dışı bir motor yapar. 40 ton ağırlığındaki Leopar tanklarına 65 kilometre sürat yaptırır. Motor 4 zamanlı ve 4 vitesli elektro-hidrolik devre sahipti. Sıvı soğutma sistemiyle, her türlü yakıtla çalışabilecekti. Dizel, benzin, gazyağı, ispirto gerekirse zeytinyağı ile bile çalışabilecek şekilde ateşleme sistemine sahip sıra dışı bir motor tasarlar.
Alman ordusu için araştırma yapan DVL araştırma merkezinde çok başarılı çalışmalar yapmıştır. Çalışma arkadaşlarından ‘’Franz Jozef Geller’’ Erbakan’ı şöyle anlatır:
‘'Sayın Erbakan çok girişimci bir insan. Temel niteliği, hem dizel hem benzinli motorlarda yanan bir yakıt geliştirmekti. Ya da öyle bir motor geliştirmekti ki her iki yakıtla da kullanılabilsin. Onun özelliklerine gelince, Ekim 1951 yılında Üniversitemize geldi, odama girdi yanımdaki boş masaya oturdu. Bizi tanıştırdılar. Bu Bay Galler çok yardımcı olacak dediler. Ama benim yardımıma hiç gerek yoktu. Kendini hemen işe adapte etti. Hem deneysel hem teorik olarak çok büyük bir projeye başladı. Bir buçuk yıl içinde bu projeyi hayran olacak şekilde tamamladı. Bütün problemleri çözdü. Ama onun bunların yanında çok başka özellikleri de vardı. Çok düşünceli çok sevecen bir insandı. Öyle diyebilirim ki ilk geldiği günden beri aramızda bir sempati oluştu. Ona çok çabuk ısındım. Beraberce sadaterel konular üzerine de konuştuk. Her şeyden önce bana İstanbul'u sevdiren, İstanbul 'dan da zevk almamı sağlayan insandır. Onu dinamik bir insan olarak tanıdım. Sempatik bir çalışma arkadaşı ve çok iyi bir dost."
2. Dünya Harbinden sonra, Alman Üniversitesinde ilk Türk ilim adamı olan Erbakan, 1953 yılının Mayıs ayında, Doçentlik imtihanını vermek üzere İstanbul’a kısa bir süreliğine döner. İmtihan sonucu, 27 yaşında Türkiye’nin en genç Doçent’i olma başarısını gösteren Doçent Dr. Necmettin Erbakan, araştırmalarına devam etmek üzere tekrar Almanya’ya döner. Deutz fabrikasında, 6 ay süreyle motor araştırmaları Başmühendisi olarak çalışmasına devam eder.
1953 Kasım ayında, İstanbul Teknik Üniversitesine dönen Erbakan, Mayıs 1954 ve Ekim 1955 yılları arasında, İstanbul Kâğıthane de altı ay yedek subay öğreniminden sonra Kasımpaşa’da Halıcı oğlundaki İstihkâm bakım bölüğünde, 6 ay asteğmen, 6 ay da teğmen olarak, makinelerin bakım ve tamiratları kısmında görev yapar.
Türkiye o dönem de, her yıl ABD’den aldığı Marshall yardımları için liste hazırlıyordu. Bu görev esnasında her yıl Amerika’dan istenecek teçhizatın listesini bu kez kendisi hazırlamıştı. Hazırladığı bu liste Amerikan yardım heyetinin dikkatini çekmiş ve bir Amerikalı Albay bu listeyi hazırlayan kişiyle görüşmek istediklerini, okul komutanı Şeref Özdilek’e bildirmişlerdi. Okul Komutanı da bu Albayı alıp Erbakan’ın yanına getirmiş ve ona şunları söylemişti;
“Siz bugüne kadar Amerika’dan yardım olarak gizleme ağı, kürek sapı, kazma vs. gibi şeyleri isterken bu sene bakım bölüğü için, iş makinelerinin, çeşitli parçalarının imalatı için tezgâhlar istemişsiniz. Siz nasıl olurda bu tezgâhları talep edersiniz” tarzında konuşunca, Erbakan Amerikan ordusu kuruluş talimatnamesini açarak:
“Bizim yaptığımız görevi yapan Amerika’daki aynı birlikler de bu tezgâhlar var, bizde niçin olmasın” diye karşılık verince, Amerikalı Albay söyleyecek söz bulamamış ve tezgâhlar bilahare gelmiştir. Bu Erbakan’ın Amerika ile ilk çatışması idi.
Askerlik görevinden sonra tekrar üniversitedeki görevine dönen Necmettin Erbakan, Üniversitedeyken 1956 yılında tekrar Almanya’ya aynı araştırmaların devamı için davet edilir. Bu davet üzerine 6 ay kadar daha kalır. Almanya da çalışmaları esnasında, Türkiye Zirai Donatım Kurumunun sipariş verdiği motorları gördüğünde motor fabrikası ve Türkiye’nin ihtiyacını karşılama fikri uyanır. Türkiye’ye dönmüş hazırladığı tezleri üniversite bünyesinde bulunan matbaada bastırarak kitaplaştırmıştı. Prof. Dr. Necmettin Erbakan hayatının ilk dönemlerinde kendi alanı ile alakalı kitaplar yazarken, ilerleyen dönemlerinde ise, çeşitli alanlarda birçok kitabı Türkçeye kazandırmıştır. Toplam hayatı boyunca ister akademik alanda ister siyasi alanda vermiş olduğu bazı konferansları ve düşünceleri 70 kadar kitapta toplanmıştır.
1956 yılında Üniversiteden almış olduğu izinle, bir süreliğine ayrılmış ve Türkiye’de ilk yerli motoru seri halde imal edecek bir şirket kurmayı düşünür. Akabinde kuracağı bu şirketlerin araba üretmesini de düşünüyordu. Ülke olarak kendi sanayimizi kurarak, batıya muhtaç olmamalıyız düşüncesiyle yaşayan Erbakan Almanya'nın nasıl kalkındığını bizzat yaşayarak görmüştü. Bu büyük sanayi imparatorluğunu görmüş, gözleri kamaşmış, heyecanlanmıştı;
”Almanya milli sanayisini kurar da Türkiye millî sanayisini kuramaz mı’’ diyerek, 200 ortaklı Gümüş Motor A.Ş.’i kurmak için harekete geçer.
Devam Edecek