2. Nefis terbiyesinde beraberliğe önem vermek
Bu konuda Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “Arkadaşlık edip istifade edeceğimiz kimselerin en hayırlısı kimdir?” sorusuna verdiği cevap bize güzel bir delildir:
“Sizin (arkadaşlık edip istifade edeceğinizin) en hayırlısı; kendisini görmek size Allah’ı hatırlatan, konuşması ilminizi artıran ve ameli sizi âhirete teşvik eden kimsedir.”
(Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, III, 468.)
Kiminle arkadaşlık edeceğiz sorusuna verdiği cevaptaki “kendisini görmek size Allah’ı hatırlatan” kimse Selef-i Sâlihîn arasında çok ve yaygındı. Tâbiînin büyüklerinden Hasen-i Basrî (rh. a.) görüldüğü zaman Allah hatıra gelirmiş. Hasen-i Basrî’yi, arkadaşlarından olan Eş’as b. Abdullah şöyle anlatıyor: “Hasen-i Basrî’nin huzuruna girdiğimiz zaman dünyayı bir şey saymaz olarak çıkardık.”
(Ebû Nuaym, Hılyetü’l-Evliyâ, II, 158, es-Seâde 1351.)
Yunus b. Ubeyd ise Hasen-i Basrî’yi şöyle anlatmıştır:
“Hasen-i Basrî’ye bir adam baktığı zaman istifade ederdi amelini görmese ve sözünü işitmese bile.”
(İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IX, 267, es-Seâde, 1351.)
“Konuşması ilminizi artıran” yönü ile ilgili şu misali vermemiz uygun olur: Sahabenin ileri gelenlerinden Ebû Mûsâ el-Eş’ar’î (r.a.) şöyle demiştir: “Abdullah b. Mes’ûd’un yanında bir kere otururdum nefsime bir senelik amelden daha tesirli olurdu.”
(Kâdî Iyâz, Tertîbü’l-Medârik, II, 51-52, er-Riyâtü’l-Mağrib, 1384.)
Bu misalleri vermemizden maksat, bu asırda da bu gibi kimselerin çok az da olsa varlığını bilip istifade etmektir. Çünkü bu özelliklere sahip, hakka arka çıkan, muhalefet edenlerin zarar veremeyeceği kimselerin kıyamete kadar eksik olmayacağına dair hadis vardır.
(Buhârî, Tevhîd, 29, İ’tisâm, 10, Menâkıb, 28, Humus, 7; Müslim, Îmân, 247, İmâre, 170-177; Ebû Dâvûd, Fiten, 1, Cihâd, 4; Tirmizî, Fiten, 51; İbn Mâce, Mukaddime, 1; Dârimî, Cihâd, 38. )
İşte bu gibi kimselerin talim ve terbiyelerinden, yönlendirmelerinden, feyiz ve bereketlerinden istifade etmek gerekir.
Eğer bulunduğumuz yerlerde böyle ilim ve irfan sahipleri yoksa vefat etmiş büyük insanların sözlerini, fikirlerini, farklılıklarını, eserlerini ve menâkıbını okumamız mümkündür. Zira İmam Nevevî gibi büyük bir zat, bazen günde beş saat üstte özellikleri sayılan ricali/büyük zatları anlatan kitaplar okurmuş.
Âlimlerden istifade etmek neden önemlidir?
Önce ölçüyü kavramak içindir. Sonra o ölçüye göre amel etmek içindir. Ölçüyü kavramak ise, vasıtayla olur. Bu vasıta ölçüyü kavrayan ve kavratan âlimlerdir. Onun için ölçüyü kavramadan yalnız başına kitap okumak kadar zararlı bir şey yoktur. Zira ölçüyü kavrayan daima gelişir, ölçüyü kavramayan daima değişir.
Kötü ahlâkın tezkiyesi, önce Allah Teâlâ’nın lütfu ile, öğretim ve eğitimle gerçekleşir.
İşte şu âyet-i kerîme tezkiyede başarılı olmanın Allah Teâlâ’nın bir lütfu olduğu şöyle belirtilmiştir:
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o (şeytan), edepsizliği ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın, üzerinizde lütuf ve rahmeti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah (işitilecek) her şeyi işitendir ve çok iyi bilendir.”
(Nûr sûresi 24/21.)
Tezkiyede en önemli olan diğer bir husus da bu arınma işini dert edinmektir.
Niyâz-i Mısrî’nin dediği gibi:
“Derdime dermen arar iken
Derdim bana derman imiş.”
Arınmanın öğretim ve eğitimle olduğuna delil de şu hadîs-i şerîftir:
“Ben ancak muallim/ilim öğretici olarak gönderildim.”
(İbn Mâce, Sünnet, 17; Dârimî, Mukaddime, 32.)
Diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurmuştur:
“Ben ahlâkın güzelliğini tamamlamak için gönderildim.”
(Muvatta, Husnü’l-Huluk, 8; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 381.)
Şüphesiz bütün Peygamberler güzel ahlâk ile gelmişler, fertleri ve toplumları güzel ahlâka çağırmışlar, terbiye ve tedîb/edep kazandırmaya gayret etmişlerdir.