1. Nice günah işleyen vardır ki günahına tövbe etmiş, tövbesine de devam etmiştir ve böylece Allah’ın has kullarından olmuş, işlediği günahlara da yine hemen istiğfar ve tövbede bulunmuştur. Çünkü şirk dışında tövbenin silmeyeceği günah yoktur. Zira âyet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Allah kendisine şirk/ortak koşulmasını elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar.”
(Nisâ sûresi, 4/48, 116)
Günah işleyen kimse günah işlediğine pişman olmuş ki hemen tövbeye yönelmiştir. Hz. Âdem aleyhisselam ile eşi Havva annemiz, işlediği günaha pişman olmuşlar ki hemen şöyle diyerek tövbeye yönelmişlerdir:
“(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz (günah işleyerek) kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”
(A’râf sûresi 7/23)
Pişmanlığın alameti de gözyaşıdır. Tövbe edip ağlayanın gözyaşı hakkında Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Allah korkusuyla gözyaşı döken kişi, sağılmış süt memeye dönmedikçe cehenneme girmez. (Allah için çıktığı) cihad tozu ile cehennem dumanı asla bir araya gelmez.”
(Tirmizî, “Fezâilu’l-cihâd”, 8; “Zühd”, 9; Nesâî, “Cihâd”, 8; İbn-i Mâce, “Cihâd”, 9.)
Kâmil mü’minin gözyaşı tövbeyi ifade eder.
Tövbe af kapısıdır. İçeriye kapıdan girilir. Rabbimizin huzuruna ancak tövbe kapısından girersek bize af penceresi açılır.
İslam’da tövbe, imandan ve amelden önce gelir. Kâmil iman sahibi de daima tövbe eder; günlük istiğfar ve tövbeye devam eder.
Allah Teâlâ ne güzel buyurmuştur:
“Şüphesiz Ben; tövbe eden, iman eden, sâlih amel işleyen, sonra da hidayet üzere devam eden kimseyi çok affediciyim.”
(Tâ-hâ sûresi, 20/82)
İslam dini binaya benzer. Tövbe, binaya nisbetle arsa gibi, iman temel gibi, sâlih ameller direkler ve duvarlar gibi, sebat ve devam da binaya nisbetle tavan gibidir.
Arsasız bina düşünülemediği gibi küfür ve şirkten tövbe etmeden, yanlış yollara sapmaktan sakınmadan tövbe gerçekleşmez ki imana yönelme olsun.
Binanın temeli olmadan bina kurulamadığı gibi iman olmadan amel de olmaz. Binanın tavanı olmadan bina korunamadığı gibi tövbede, imanda, sâlih amelde de sebat olmadan af ve mağfiret hâsıl olmaz.