c) Örneklerden istifade etmek
Önce tarihteki özellikle Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’i bütün yönleriyle, Sahabenin büyüklerini en bariz başarılı oldukları yönleri ile tanımak, istifade edenlerin müşahedelerini de öğrenmek, sonra Tâbiîn, Tebeuttâbiînin büyüklerini ve ardından zamanımıza kadar uzanan büyükleri tanımak gerekir.
Herkese kendisinin sahip olduğu kabiliyetteki zirve şahısları bilmesi daha faydalı olur. Çünkü bilgiden, ilgi; ilgiden, sevgi; sevgiden de amel doğar.
1. Örneklerin ilminden, tecrübesinden ve feyzinden istifade ederek
Gerçek manada örnek insan hem ilim hem irfan sahibi; Hz. Peygamber (s.a.s.)’in vârisi, konuşması ilmimizi artıran, görülmesi bize Allah’ı hatırlatan, amelî hayatı da bizi âhirete teşvik eden kimsedir. Onların bir özelliği de iman ve İslam davasında sadık olmalarıdır.
Sadık olanları ise Allah Teâlâ şöyle tarif etmiştir:
“Gerçek mü’minler ancak Allah’a ve Rasûlüne iman eden ve sonra da şüpheye düşmeyen, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad eden kimselerdir. İşte onlar sadıkların ta kendileridir.”
(Hucurât sûresi 49/15.)
Bizim sadık olanlara karşı konumumuzu ise Allah Teâlâ şöyle emretmiştir:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olunuz.”
(Tevbe sûresi 9/119.)
İlk akla gelen beraberlik, vücutça beraber olmaktır. Esasen beraberlik, itikaden, ahlaken ve amelen birlik olmak, yardım etmektir. Bu âyet-i kerîmenin iniş sebebi, Ensar’a, Muhâcirlerle beraber olun emridir. Tefsir usulünde kaide şudur: İniş sebebinin özel oluşu mananın genel oluşuna engel değildir.
Bu ayet-i kerîmede, önce Allah’tan korkmak, Allah'a karşı takvalı olmak sonra sadıklarla beraber olmak emredilmiştir.
Bu âyet-i kerîmeyi şöyle de yorumlamak mümkündür:
Hz. Peygamber (s.a.s.), Allah’tan gerçek manada korkmayı, Allah'a karşı takvalı olmayı; itaat edilip isyan edilmemesi, zikredip unutulmaması ve şükredilip nankörlük edilmemesi şeklinde tarif etmiştir.
(İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, II, 72.)
Beraber olmak ise, örnek şahsiyetten ilim, edep ve feyiz almak suretiyle gerçekleşir.
Uzaktaki bir insan da o örnek şahsiyetin suretini değil, sîretini, ahlakını, sözlerini, nasihatini zihnen hatırlayarak beraber olabilir.
Örnek insanların ilminden gerçek istifade; edebe dikkat edip bizzat dinleyerek, bulunduğu ortamlarda beraber bulunarak gerçekleşir. Buna en güzel misal şudur:
Sahabenin ileri gelenlerinden Ebû Mûsâ el-Eş’ar’î (r.a.) şöyle demiştir: “Abdullah b. Mes’ûd’un yanında bir kere otururdum, nefsime bir senelik amelden daha tesirli olurdu.”
(Kâdî Iyâz, Tertîbü’l-Medârik, II, 51-52)
Örnek insan sadece Ashap arasında mevcuttu denemez, en üstünü Sahabe arasında idi denir. Nitekim diğer zamanlarda da ilminden, feyzinden ve örnekliğinden istifade edilecek insan olmuştur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Kıyâmete kadar hakka arka çıkan tâife/grup eksik olmayacaktır. Onlara muhalefet edenler onlara zarar veremeyecektir.”
(Buhârî, Tevhîd, 29, İ’tisâm, 10, Menâkıb, 28, Humus, 7; Müslim, Îmân, 247, İmâre, 170-177; Ebû Dâvûd, Fiten, 1, Cihâd, 4; Tirmizî, Fiten, 51; İbn Mâce, Mukaddime, 1; Dârimî, Cihâd, 38.)
Onları ortadan kaldıramayacaklar ve davalarını yok edemeyeceklerdir.