5. Birre/iyiliğe erdirmek
Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe (Allah yolunca harcamadıkça) birre/iyiliğe eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.”
(Âl-i Imrân sûresi 3/92.)
Birr: Bakara sûresi’nde (2/277. âyet) açıklandığı üzere ihsan (iyilik etmek), geniş hayır, tam hayır demektir. “Birr” ile “hayır” arasında şöyle bir fark vardır Birr, hayra ulaşan ve kastedilmiş faydadır. Hayır ise, kasıtsız bile olsa muhakkak faydadır. Birrin zıddı “ukuk” (isyan etmek), hayrın zıddı ise şerdir. Bununla beraber birr, “hıns” (günah) karşılığı olarak da kullanılır. Burada birre erişmek, hayır ve iyilik etme sıfatıyla sıfatlanmış olmak veya “İyiler mutlaka nimet içindedirler.” (İnfitar sûresi 82/13.) âyetinin delaleti üzere, iyiliğe ve ilâhî sevaba ermek manalarından her biriyle tefsir edilmiştir ve bu iki mana birbirinden ayrılmaz. “Allah asla sözünden dönmez” (Âl-i Imrân sûresi 3/9.) âyeti gereğince Allah’a söz vermek ve anlaşmaya uyarak ilâhî va’de tamamen kavuşmak, ermek mânâsı, her ikisini de içine alır. Buna göre iman, dinin temeli; birr, dinin gayesi demektir. Hak tevhid, hayra erişme: İşte din, bu iki esasın mahsulüdür. Bu şekilde âyet, kendisinden önceki iman konularının bir sonucu, kendisinden sonraki hükümlere dair konuların da mukaddimesi (başlangıcı) yerindedir.
(Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, II, 399.)
İyi olmak isteyen, iyilerin yolunu izlemelidir. İyilerin yolu, Allah’ın sevgisini kendilerinin sevdiği şeylerin sevgisine tercih etmek, bütün sevgileri ve sevgilileri Allah’ın sevgisine kurban etmektir. En önemli olan, yaptığını sırf Allah için yapmaktır. Çünkü Allah Teâlâ niyetleri biliyor. Niyet ve hedef, Allah rızası olmayınca yapılanların hiçbir değeri yoktur.
Allah’ı tercih eden Allah’ın tercih ettiğini tercih eder de sevap sebebine yönelir. Şeytanın tehdidine aldanmaz. İşte şu âyet-i kerîme bunu net ortaya koymaktadır:
“Şeytan sizi (verirseniz) fakir olacaksınız diye korkutur ve size cimriliği emreder. Allah ise size (verene) katından bir mağfiret ve bir lütuf/bolluk va’d ediyor. Allah (ihsânı) geniş olandır, her şeyi bilendir.”
(Bakara sûresi 2/268.)
Şeytan, hem hayra engel olur hem de şerre sebep olmak ister. İnfak edince fakir olmaktan korkan, Allah’ın va’dine güvenmiyor, şeytanın tehdidine aldanıyor demektir. Allah için veren kimse Allah’ın va’dine güveniyor demektir. Allah için vermek, ilâhî bağışlanma ve ilâhî lütfa erme isteğinin ifadesidir. Allah için vermek ayrıca Allah’ın fazlının geniş olduğunu, Allah’ın her şeyi bilerek emrettiğini tasdikin bir ifadesidir.
6. İman ve sâlih amel özellikle namaz ve zekât, dünya ve âhiret korku ve üzüntüden kurtuluş teminatıdır.
Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“İman edip sâlih amel işleyen, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.”
(Bakara sûresi 2/277.)
7. Sadaka hem kalpteki kiri hem malın kirini temizler.
Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Onların mallarından sadaka al; bununla onları(n kalplerini günahlardan, mallarını da) temizlersin, onları artırıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.”
(Tevbe sûresi 9/103.)
Arapçada maddî temizliğe tathîr, manevi temizliğe tezkiye denir. Ayrıca tezkiyenin diğer bir manası da artış manasındadır.
Özetle mana şudur: Zekât, maldaki maddî temizliği sağladığı gibi, kalpteki mal sevginin manevî kirinin temizlenmesini ve malın artışını da sağlar.