2. Hikmetli Bilgi:
Hikmet; ilim, akıl, eşyanın hakîkatini bilmektir. (Râğıb, el-İsfehânî, el-Müfredât fî Ğarîbi’l-Kur’ân s. 126, 127.)
Hikmet, bir şeyi yerli yerine koymak demektir. Doğru zamanda, doğru mekânda, doğru ve doğruca iş yapmak, iç-dış birliğinin sağlanması, ideal ile realite dengesinin kurulması, söylenen ile yapılanın örtüşmesidir.
Hikmet hakkında Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle geçmektedir:
“O (Allah), hikmeti dilediğine verir, kime hikmet verilmişse pek çok hayır verilmiş (demek)tir. Bunu ancak sâlim akıl sahipleri anlar.” (Bakara, 2/269)
Bir hadîs-i şerîfte şöyle geçmektedir:
“Yalnız şu iki kimseye gıpta edilir: Allah'ın kendisine ihsân ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse; Allah'ın kendisine verdiği hikmetle/ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse.” (Buhârî, İlim, 15, Zekât 5, Ahkâm, 3, İ'tisâm, 13, Tevhîd, 45; Müslim, Müsâfirîn, 268.)
Hikmetli bilgi, insanın kendisini, gayesini, görevini, hakkını ve haddini bildiren lazım ve faydalı olan bilgidir.
“Kimin ki sözü hikmet değilse, o söz batıldır. Kimin ki sükûtu tefekkür değilse o hatadır. Kimin ki bakışı ibret almak için değilse o bir eğlencedir.” Hasen-i Basrî (ö. 110/728)
“Ne zaman aç kaldımsa hikmetten açılmış bir kapı buldum.” İmam Şiblî (ö. 334/946)
Hikmet şu dört şeyden fışkırır:
1)Günaha karşı nedâmet,
2) Ölüme hazırlanmak,
3) Midenin boş olması,
4) Dünyaya kapılmayan zâhitlerle sohbette bulunmak.
Ebu’l-Haseni’l-Herevî (ö. 611/1215)
“Kim hikmet peşindeyse Allah’a isyan etmesin!” Bişr b. Hâris el-Hâfî (ö. 227/841)
“Kul, kırk gün Allah için ihlâslı olursa Allah onun kalbinde hikmeti bir bitki gibi yeşertir. Dilini onunla konuşturur. Ona dünyanın kusurlarını, hastalığını ve ilacını gösterir.” Süfyan b. Uyeyne (ö. 198/814) (Ebû Nuaym el-İsfahânî, Hılyetu’l-Evliya, VII, 287.)