3. İhlâslı ve Sünnete Uygun Amel
İslam toplumunu oluşturan fertler, kalplerinde hâlis niyet olur, amellerinde de en üstün, en sade, en doğru ve en isabetli olan Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sünnetine tabi olursalar huzurlu olurlar. Huzurlu fertlerden oluşan toplumlar da huzurlu toplum olur. İhlaslı olan kimse, en samimi olan kimse demektir. İhlasla birlikte Hz. Peygamber’e uyan kimse de en güzel amel eden kimse demektir.
Amellerin makbul olmasının iki temel şartı, birisi, kalpte niyetin sırf Allah rızası olması manasında ihlâs; diğeri, uygulamada Hz. Peygamber’i (s.a.s.) örnek alıp izlemek demek olan Sünnettir.
İhlâs, kulun amellerinin gizlide ve aşikârda aynı düzeyde olmasıdır. Riya ise aşikâr olarak yaptığı amelin gizli olarak yaptığından daha iyi olmasıdır. İhlâsta samimiyet, gizli olarak yaptığı amelin aşikâr olarak yaptığından daha iyi seviyede olmasıdır.
“İhlâs, sürekli Allah’ı düşünerek insanların görmesini akıldan çıkarmaktır. Aslında yapmadığı bir davranışı insanların beğenisi için yapan, Allah’ın gözünden düşer.”
(İbn Kayyım el-Cevzî, Medâricu’s Sâlikîn s. 95.)
“Kul, kırk gün Allah için ihlâslı olursa Allah onun kalbinde hikmeti bir bitki gibi yeşertir. Dilini onunla konuşturur. Ona dünyanın kusurlarını, hastalığını ve ilacını gösterir.”
Süfyan b. Uyeyne (rh.a.) (Ebû Nuaym el-İsfahânî, Hılyetu’l-Evliya, VII, 287.)
“İnsanlar için amel etmek, şirktir; insanlar için ameli terk etmek riyadır; ihlâs, Allah’ın, seni bu ikisinden de korumasıdır.”
Fudayl b. Iyâz (rh.a.) (ö. 187/803)
İhlas, kalpteki niyetin sırf Allah’ın razı olmasıdır; kalpteki başka niyetlerden kalbi halasa erdirmektir. Yaptığını sır Allah emrettiği için yapmak; terk ettiğini de sırf Allah yasakladığı için terk etmektir.
“Bir şeyin zıddı bilinmez ise, kendi de bilinmez. İhlâs da zıddı olan riyayı tanıyıp onu terk etmekle bilinebilir.”
Ebu Osman el-Mağribî (rh.a.) (ö. 373/983)