Haberin Kapısı
2021-06-22 22:36:39

Üç Değer; İnsan, Zaman, İmkan -3

İbrahim Cücük

22 Haziran 2021, 22:36

İMKÂN

İmkânı bulup değerlendirecek olan, insandır. İnsan kaliteli olursa hem planı yapar hem de imkânı bulup değerlendirir. Böyle kaliteli insan bulunmadığında yeteri düzeyde plan yapılamaz. Kaliteli olmayanlar da imkânları çarçur ederler. Bu sebeple önce insan, sonra plan daha sonra da imkân…

Kaliteli insan; eğitimi kaliteli, hedefi ulvî, dava heyecanı olan, mesuliyetinin idrakinde olan, sağlam karakterli, tercihleriyle kendisini ispat etmiş kişidir.

İmkândan maksat, kişiyi veya kurumu hedefe ulaştıran doğru, isabetli ve faydalı vasıtalardır. En büyük imkân, faydalı ve verimli, hedefe odaklanmış, sorumluluk duygusuna sahip, içi dışından büyük, misyon sahibi insan gücüdür. İnsanın dışında rantabl/verimli olan her şey imkândan sayılır. Bunlar zamana ve zemine göre farklılık arz eder.

Kaliteli ve Seviyeli İdareciye Gerekenler:

1) Maddi imkânları yerinde kullanmak,

2) İsraftan son derece sakınıp iktisada dikkat etmek,

3) Harcanması gereken yerde cimrilik etmemek,

4) Harcadığını izah edebilmek,

5) Her şeyden hesaba çekileceğimiz gibi, imkânlarımızdan da hesaba çekileceğimizi düşünerek imkânları doğru maksat uğrunda, doğru yerde ve doğru zamanda kullanabilmek için önceden seviyeli heyet tarafından “imkânı değerlendirme planı” yaptırmak.

İmkânın önemini şu misalle anlatmak mümkündür: On katlı bina yapabilecek malzeme imkânının değeri bir milyon eder. Bu malzemeyle doğru mekânda, doğru planlama ve kaliteli elemanlarla bina yapılırsa en az on katı değerinde bina sahibi olunur.

İşte imkânın değerlendirilmesinin önemine diğer bir örnek:

Türkiye’de olmayan “İslâm Davetçi Okulu” ile ilgili olarak konunun uzmanlarıyla ilk olarak ön görüşmeler yapılır ve taslak plan hazırlanır sonra da görüşmeler ve çalışmalar derinleştirilerek esas plan oluşturulursa, bu konunun önemi daha iyi anlatılır. Ardından bu konunun faydası, lüzumu ve davetçinin nasıl yetiştirilip nasıl davet yapılacağına ait bilgiler tasnif edilir, hazırlıklar yapılır, on büyük zenginden milyonlar alınır, bu paralarla kurulan okullarda planlı bir şekilde davetçi yetiştirilir ve çabaların eseri görülürse, işte o zaman en az yirmi kat infak getirisi olur.

Ancak bu işe inanacak, inandıracak, yapacak önderlerin olması gerekir. Para verenler, önce isteyenlerin kalitelerine ve istedikleri konuya göre para vermekteler. Ama bu iş devam eder ve meyvesini verirse, döner sermayeye dönüşen vakıflar oluşur. Bizim medeniyetimizde bu faaliyetler vakıflarla yürütülmüştür.

İmkânın değerlendirilmesinin gerekli olduğuna dair önemli başka bir misal:

On İlahiyat Fakültesine yakın yerde her birisi için bir yurt yapılsa, o yurtlarda çevreyi ve çareyi çok iyi bilen, asrın problemine ve çaresine vâkıf olan bir müderris tarafından okul dersleri dışında medrese derslerinden her fenden birer kitap okutulsa, yetiştirilmesi arzu edilen çareyi ve çevreyi iyi bilen âlim namzetlerinin temeli atılmış olur.

Elimizdeki insan, zaman ve imkân fânîdir ama bu fânî ile bâkî kılınmış olan cennet kazanılınca bu üç fânî, bâkî hükmüne girer. Çünkü alet neye alet olursa alet olduğu şeyin hükmünü alır. Demek ki bu üç şeyde bekâ gizlidir.

Ömrünü ve imkânını boşa harcayan, aslında bâkî hükmünde olanı harcıyor demektir.

Bu üç şey, değerli olan hedefe götürünce değerli olmaktadır.

“Fânîyi verip bâkîyi almak, kırık çömlek parçasını verip hazine almaya benzer.”

İmam-ı Rabbânî (k.s.)

Dünya hayatı, kişiyi ebedî azaptan kurtarıp bâkî kıldığı cenneti kazandıran ticaret yeridir. Ticaret, alış-veriştir. Dünyayı veren Allah Teâlâ, bizden iman ve cihad istiyor, karşılığında cehennemden kurtarıp bâkî kıldığı cenneti veriyor.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.