İsrâiloğullarından bir genç ilim yolculuğuna çıkmak istemiş, o zamanın peygamberine bu haber ulaşınca o genci yanına çağırmış ve şöyle demiştir:
“Sana içinde, geçmiş ve gelecek bütün insanların bilgisinin bulunduğu şu üç şeyi sana nasihat edeceğim.”
İlim yolculuğuna çıkmak isteyen genç bu üç nasihati öğrenince yolculuktan vazgeçmiştir. Evet, o üç nasihat:
1. Gizlide de açıkta da Allah’tan kork!
2. Halka karşı dilini tut, onları ancak hayırla an!
3. Yediğin ekmeğin ancak helalden olmasına bak!
1. Gizlide de açıkta da Allah’tan korkmak
Allah Teâlâ, şöyle buyurmuştur:
“Nerede olursanız olunuz, O (Allah) sizinle beraberdir.”
(Hadîd sûresi 57/4)
“Senin Rabbin muhakkak daimi gözetlemektedir.”
(Fecr sûresi 89/14)
“(O Allah) gaybı da, görünen âlemi de bilendir.”
(Haşr sûresi 59/22)
Allah’tan korkmak, itaat edip isyan etmemek; zikredip unutmamak; şükredip nankörlük etmemektir.
Allah’ın, bizi takip ettiğini hem de daimi olarak izlendiğimizi, dışımız gibi içimizi daimi olarak gördüğünü idrak etsek günah işleyemez, emrolunduğumuz şeyleri terk edemeyiz.
İlmimiz amele niçin geçmiyor?
Bunu düşünelim.
Gafletten dolayıdır. Gafletin sebebi, günahlar ve cehalettir.
Günahların gafletinden kurtulmanın çaresi, “nasuh tövbe” etmektir. Cehaletin verdiği gafletin çaresi ise takva ehlinden doğru ilim almaktır.
Bu iki güzel halin devamını sağlamak, birbirimizle nasihatleşmekledir.
Allah korkusu ve saygısı kalbe yerleşse, hayatta yasaklardan sakınma ve emirleri yerine getirme şeklinde görülecektir. “Allah (c.c.) bana benden yakındır, daima benimle” diyoruz, ancak Allah’ın yanında haram işlenir mi, gıybet edilir mi, yalan söylenir mi, farzlar terk edilir mi?
2. Halka karşı dili tutmak, onları ancak hayırla anmak
Günahların çoğu dil ile yapılmaktadır. Dile sahip çıkılsa günahların çoğuna engel olunmuş olur. Dilin kilidi de kalptedir. Kalbe Allah korkusu yerleşse dilden doğru olan çıkar.
Dili korumak huzuru korumaktır. Dinin dört umde hadisinden birisi olan şu hadîs-i şerîfe göre davransak huzursuzluk olmaz:
“Sizden biriniz kendisi için sevdiği şeyi kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olmaz.”
(Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71-72; Tirmizî, Kıyâmet, 59; Nesâî, Îmân, 19, 33; İbn Mâce, Mukaddime, 9.)
Yine şu hadîs-i şerîfler de çok manidardır:
“Kim, cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulmayı isterse, ölümünü Allah’a ve âhirete inanmış olarak karşılasın. Bir de başkalarına karşı, kendisine nasıl davranılmasından hoşlanıyorsa öyle davransın.”
(Müslim, İmâre, 46; Nesâî, Bey’at, 25; İbn Mâce, Fiten, 9.)
Ey Allah’ın Rasûlü! Müslümanların hangisi en üstündür? diye sorulunca, Hz. Peygamber (s.a.s.): “Dilinden ve elinden Müslümanların emniyette olduğu kimsedir” diye cevap vermiştir.
(Buhârî, Îmân, 4, 5, Rikâk, 26; Müslim, Îmân, 64, 65; Ebû Dâvûd, Cihâd, 2; Tirmizî, Kıyâmet, 52, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8, 9, 11.)
Hadîs-i şerîfteki dilimizden ve elimizden her kesin emniyette olması, kimseye zarar vermememiz seviyesi en alt seviyedir. Bu seviyede bile sınıfta kalıyoruz. Bir üst seviye iyilik etmek, dilimiz ve elimizle iyi davranmaktır, en üst seviyesi ise kötülük edene bile iyilik etmektir.
Şu âyet-i kerîme ile amel etsek huzur toplumu oluruz:
“Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.”
(İsrâ sûresi 17/36)
Her gün kırk defa “mâliki yevmiddîn” (ceza gününün hesap gününün sahibi) deriz de kalbimizin kulağı, dilimizin dediğini duymuyor.
Özetle, Hz. Peygamber Efendimiz ne güzel tespit etmiştir:
“Dilini tutan kurtuldu.”
(Tirmizî, Kıyâmet, 50.)
“Sana darılınca yalan ithamda bulunan, senin kardeşin sayılmaz.”
(Fudayl b. Iyaz rh.a.)
“Şu zamanda insanların kardeşliği, aşçının çorbasına benzedi; kokusu güzel, fakat tadı yok.”
(Malik b. Dinar rh.a.)
3. Yediğin ekmeğin ancak helalden olmasına bakmak
Ekmeğin yani gıdanın helal olması için kazancın helal olması ve helal yol ile kazanılması gerekir.
Kazancın helal olmasına dikkat etmeyenin günah işlemekten sakınması olmaz.
Helal kazanç için kişinin faiz alıp vermesi, kumar oynaması, rüşvet alması, malının eksiğini söylemeden satması v.s. gibi haramlardan sakınması, başkasının malını yalan söyleyerek benim diyerek sahiplenmesi gibi yanlışlardan sakınması, yenmesi ve içilmesi haram olanlardan sakınması gerekir.
Kur’ân-ı Kerîm, peygamberlerin şahıslarında ümmetlerine temiz ve helal olanları yemeleriyle emredildiklerini haber vermektedir:
“Ey peygamberler! Temiz ve helal olan şeylerden yiyiniz ve sâlih amel işleyiniz. Çünkü Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim.”
(Mü’minûn sûresi 23/51)
Önce helal ve temiz olanları yemeleri sonra sâlih amel işlemeleri emredilmiştir.
İdrak ehli müminlere gereken, peygamberlerin hayatlarını örnek alıp izleyerek, yenen yemekleri de zevk ve şehvete kuvvet olsun diye değil, helal yoldan kazanarak Allah’ın helal kıldığı yiyecekleri Allah’a itaate kuvvet olsun diye yemektir.
Bu üç nasihati, kendimize yapılmış olarak almak, Allah korkusunu kalbimize yerleştirmek, insanlara karşı dilimizi tutup hayırda kullanmak, helal kazanmak ve helal yiyip sâlih amelde bulunmak!..
arif.arslan@ibb.gov.tr 3 Yıl Önce
Güzel ve faydalı bilgiler için Allah sizden razı olsun