1. Her şeyi bilerek yapın
2. Ölçüyü kavrayın ve dengeli olun
3. Üstad edinin
4. Haftada bir faydalı bir ilim meclisinde bulunun
5. Planlı ve programlı çalışmaya dikkat edin
6. Doğru, faydalı ve seviyeli kitaplar elde edin
7. İtikadı sahih, ahlakı fazıl, ameli sâlih ve dava şuuruna sahip bir cemaat içinde olun ve bir görev alın
8. Günlük ibadet ve zikirlere devam edin
9. Salih ve sadık arkadaş edinin
10. Her gün tövbe istiğfar edin
11. Birbirinizle nasihatleşin, diğer insanları da İslam’a davette bir görev alın
Şair Abdurrahim Karakoç “Hasana Mektup” şiirinde şöyle demiştir:
“Mektup yazdım Hasana
Ha Hasana ha sana!”
Dediği gibi herkes kendisini üniversite genci görebilir.
1. Her şeyi bilerek yapın
İslam’da ilim, imandan ve amelden önce gelir.
Delil şu âyet-i kerîmedir:
“Bil ki Allah’tan başka ilah yoktur.”
(Muhammed sûresi 47/19.)
Dikkat edilirse âyette önce "bil" ifadesi sonra "iman" ifadesi geçmektedir. Demek ki ilim imandan öncedir. Çünkü Allah’ı bilmeyenin imanı da ameli de olmaz.
İlim her müslüman erkek ve kadına farzdır. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“(İnanılması ve reddedilmesi, uygulanması ve terk edilmesi farz olanın) ilmi(ni) talep etmek (bilmek, öğrenmek ve araştırmak) her müslümana farzdır.”
(İbn Mâce, Mukaddime, 17.)
Amel edilmesi farz olanın bilinmesi de farz olur. Amel edilmesi haram olanı bilmek de farz olur, haramdan korunabilmek için.
Kalbin ameli, dilin ve bedenin amelinden önce gelir.
Kalbin ameli, imandır ki imanla ilgili farzları ve haramları; tasdik edilmesi gerekli olan iman esaslarını ve inkâr edilmesi gerekli olan küfür ve şirk olanları bilmek gerekir. Sonra ibadetle, ahlak ve ahkâmla ilgili helalleri ve haramları bilmek gerekir. Daha sonra dostu ve düşmanı bilmek, Asr-ı Saadeti ve devamındaki İslam Tarihini, yıkılış tarihimizi ve günümüzdeki batıl sistemleri, asra tesir eden fikir akımlarını bilmek gerekir.
Elbette önce hak olan bilinmeli ki onun dışındaki batıl olanları bilmek kolay olsun. Kişi, ömür boyu batılı bilse hakka ulaşamaz ama hakkı bilirse dışındaki batılları bilmek kolay olur.
İlim, amel etmek içindir. Amel edilmiyorsa, amel etmeyen kişi hükmen cahil sayılır. Doğru bilen doğru inanır, doğru amel eder. Bilgi yanlış olursa iman da amel de yanlış olur.
İtikâdî konuları anlamak için, asrın hastalıklarını ve tedavisini bilen seviyeli ve çaplı bir âlimden Ehl-i Sünnet akaidini delilleriyle birlikte kavramak gerekir.
Şu da bir gerçektir ki bilmek, iman değildir. Bilmek imana ve sâlih amele götürürse değeri olur. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) dönemindeki Ehl-i Kitap âlimleri, Hz. Peygamber’in hak peygamber olduğunu biliyorlardı. Onlar bilmeleriyle mümin olmuş olmadılar. İman tasdik işidir. Tasdik etmedikleri için mümin olmadılar.
Bilmek, amel de değildir. Fakat müminin yani tasdik edenin güzel niyetiyle bilmesi, amel etmese bile ilk farz olan bilmeyi yerine getirdiğinden dolayı sevap bile kazanır. Ayrıca mümin, mümini küfre götüren, imanı koruyup kemale erdiren şeyleri, haramları-helalleri bildiğinden dolayı çok sevap da kazanmış da olur. Fakat ilmin gereğiyle amel olmayınca İslam müminde görülmemiş sayılır, amel farzını yerine getirmediğinden dolayı azaba müstahak da olur.