Başarısız Olmanın Sebepleri
1. Başkalarını Suçlama Hatası
Başarısız insan, başarısızlığını başkasında arar. Başarılı insan ise hatayı önce kendinde arar. Kendisinde bulunca da hemen o hatayı gidermeye ve yerine doğru olanı koymaya çalışır.
Başkasına bakan, kendisini göremez ki üzerindeki çirkinliği görebilsin. Kendisine bakan ise kendisi ile uğraştığı ve kendisine baktığı için başkalarına bakmaz ki onların hatalarını görebilsin.
Akıllı ve tedbirli yöneticiler, davası olan liderler önce kendi hatalarını görür giderirler sonra sorumlu olduğu kimselere bakar, ancak hatalarını, kınamak için değil, şefkat ve sorumluluğunun gereği görür, uyarır ve belki düzeltmeye çalışırlar. Bu kimsenin açığı olmadığı veya az olduğu için uyarısının da tesiri olur.
“El âlem bana ne yaparsa yapsın, benim bana yaptığım daha müthiştir.”
Oscar Wilde
2. Yapılan Yanlış İş ve Davranışların Rolü
Yanlışın izalesi olmadan doğrunun ikamesi gerçekleşmez. Yanlış iş ve yanlış davranış görülür de terk edilmeyip veya terk ettirilmeyip doğruya yönelme sağlanmazsa o yanlışlar kanıksanmaya başlar. Daha sonra yapılan yanlışlar karşı çıkılmayınca doğru zannedilmeye başlar ve doğru zannedilince de şeytan, insanın yanlışını o kişiye doğru diye süsler. O insan artık o yanlışı doğru kabul ettiği için terk edemez. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Kim Rahman’ın zikrini (Kur'ân’ı) görmezlikten gelirse, Biz ona bir şeytanı musallat ederiz. Artık bu, onun ayrılmaz arkadaşıdır. Şüphesiz ki bunlar (şeytanlar) onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar”
(Zuhruf sûresi 43/36-37.)
3. Söylenen Yanlış Sözlerin Rolü
Kişi, sözünü de amelinden saymazsa, yanlış söz söylemekten sakınmaz. Ama sözünü amelinden sayar ve sözünden de hesaba çekileceğini düşünürse yanlış söylemekten sakınır. Bu kimse dünya ve âhiret mutlu olur. Bu kişi böylece günahlarının da çoğundan kurtulmuş olur. Çünkü “âdemoğullarının günahların çoğu dilindedir” (Taberânî, hadis no: 10295.) Yani insan günahlarının çoğunu dili ile işler. Dilini koruyan dinini korur, şerefini korur.
“Her kim, sözlerinin de amelinden sayıldığını bilmezse, günahı çoğalır.”
Hz. Ömer (r.a.)
Kişi bazen doğru söz söyler ama tarzı yanlış olunca netice yanlış olur. Bazen kişi lüzumundan fazla söyler, yanlış olur; bazen zamanından önce söyler yine yanlış olur. Kişi, sözünü altını tartar gibi tartmalı da öyle söylemelidir.
“Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda verir; gerektiğinden fazlası ise zarara sebep olur.”
Amr b. As (r.a.)
“İnsanlar dilleri altında saklıdırlar; konuşturunuz, kıymetinden neler eksilttiğini görürsünüz.” Hz. Ali (r.a.)
Kişi, doğru bilgisini ve aklını nefsine hâkim kılarsa hem dilini hem amelini doğrultur.
“Söz, ok gibidir. Senden çıktı mı, artık sen ona değil, o sana hâkim olur.”
İmam-ı Şafiî (rh.a.)
“Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı,
Yağ ile bal ede bir söz.”
Yunus Emre
Maksadı aşan sözler, doğru da olsa, netice yanlış olur. İnsan haklı iken haksız duruma düşer. Hak sözü söylemenin de hem zemini hem zamanı gözetilmeli, söz söyleme tarzı da hikmetli olmalıdır.
“Her söylediğin hak olsun, fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu demek doğru değildir.”
Said-i Nursî
4. Liderin Çevresindekilerinin Rolü
Liderin çevresinin yaptığı yanlış da yaptığı doğru da lidere nispet edilir. Başkan, çevresine imkân ve yükselme fırsatı tanımalı ama yanlış söz ve yanlış fiil sergilemesine fırsat tanımamalıdır. Tam da bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Sen ve beraberindeki tövbe edenlerle beraber emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”
(Hûd sûresi 11/112.)
Bu âyet-i kerîme, Hz. Peygamber (s.a.s.), ne kadar şahsiyetleri temsil ediyorsa Hz. Peygamber’in şahsında o kimselere yani o liderlere emirdir:
Devlet başkanına, sen ve beraberindeki tövbe eden bakanlarınla birlikte dosdoğru ol;
Genelkurmay başkanına, sen beraberindeki tövbe eden kuvvet komutanlarınla birlikte dosdoğru ol;
İmama, sen beraberindeki tövbe eden cemaatinle birlikte dosdoğru ol;
Davanın liderine, sen de beraberindeki tövbe eden kadronla birlikte dosdoğru ol;
Evin reisine sen de beraberindeki tövbe eden aile bireylerinle birlikte dosdoğru ol, demektir.
İşte bundan dolayı olsa gerektir ki Hz. Peygamber (s.a.s.) “Hûd sûresi beni kocattı” (Tirmizî, Tefsir, 57.) buyurmuştur.
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), devlet başkanından çobana kadar hepimize bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobandır ve güttüğü sürüden sorumludur.”
(Buhârî, Cum`a, 11, İstikrâz, 20, İtk, 17, 19, Vesâyâ, 9, Nikâh, 81, 90, Ahkâm, 1; Müslim, İmâre, 20; Ebû Dâvûd, İmâre, 1, 13; Tirmizî, Cihâd, 27.)
“Liderin en öncelikli işi, kendi enerjisini kontrol altına almak ve çevresindekilerin enerjilerine orkestra şefliği yapmaktır.
Peter F. Drucker
Hem lider hem çevresi birbiriyle uyumlu olmalı, birbirlerinin aleyhine olacak söz ve davranışlarından sakınmalıdırlar.