1. Başkalarını var kabul etmek

2. Herkesin hakkını korumak

3. Konumumuza göre davranmak

1. Başkalarını var kabul etmek

Kabul eden kabul görür, dışlayan dışlanır. Dinleyen dinlenir, centilmen olana centilmenlik edilir. Hakaret eden de hakaret görür.

Karşıyı var kabul edersen, karşının da seni var kabul etmesini sağlayabilirsin.

Dışlayan, aslında kendisini dışlıyor demektir.

Başkasını dinlemeyen, kendi davasını da hakkını da dinlenmesini istemiyor demektir. Hakaret eden, hakaret görmek istiyor demektir.

Bizim dışımızda da çeşitli anlayış ve davranış sahipleri var. Onlar da bizim gibi insanlar. Zira bütün insanlar kardeşimizdir; Müslümanlar dinde bir kardeşler, Müslüman olmayanlar da insan olmada kardeşlerdir. Yani Müslümanlar, din kardeşlerimiz; Müslüman olmayanlar da insan kardeşlerimizdir.

Dünya ve âhiret mutluluğu; imanla yaşamak, ölürken Allah’a ve âhirete iman ederek ölmek, insanlara da kendisine davranılmasını istediği gibi davranmak.

İşte hadîs-i şerîf:

“Kim, cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulmayı isterse, ölümünü Allah’a ve âhirete inanmış olarak karşılasın. Bir de başkalarına karşı, kendisine nasıl davranılmasından hoşlanıyorsa öyle davransın.”

(Müslim, İmâre, 46; Nesâî, Bey’at, 25; İbn Mâce, Fiten, 9.)

Hz. Peygamber (s.a.s.), insanlarla iletişim kurarken nasıl davranılacağını gösteren bir edebi şöyle öğretmiştir:

“Dostuna itinalı dostluk et, bir gün gelir ki düşmanın olabilir; düşmanına da itinalı düşmanlık et, bir gün gelir ki dostun olabilir.”

(Tirmizî, Birr, 60.)

“İnsanlardan alakayı kesmek, düşmanlığa yol açar. İnsanlara karşı fazla açılmak da kötü arkadaş celbeder. Sen ikisi arasında olmaya bak.”

Eksem b. Sayfî

2. Herkesin hakkını korumak

İdeal idare, herkesin hakkını korumaktır. Ne çoğunluğun azınlığa ne de azınlığın çoğunluğa hâkimiyetidir.

İdare, çoğunluğa göre şekillenir ancak azınlığın hakkı da çoğunluğun hakkı gibi korunur.

İslam’da azınlığa zimmî denir.

Zimmî, Allah ve Rasûlü tarafından koruma altına alınan kimse demektir. Hatta zimmîleri, çoğunluğun hücumu karşısında korurken ölen devlet görevlisini Hz. Peygamber (s.a.s.) şehit saymıştır.

Âlimler şöyle demişlerdir:

“İyilik, sevgi kazandırır. Kötülük, düşmanlığa sebep olur. Münakaşa etmek, düşman kazandırır. Uymak, itaat etmek, dostluk meydana getirir. Doğruluk, itimat kazandırır. Emanete riayet, kalp huzuru meydana getirir. Adaletli olmak, kalpleri toparlar ve sevgi doldurur. Zulüm, parçalanmaya, bölünmeye götürür. Güzel ahlak, muhabbete, kötü ahlak, insanların uzaklaşmasına sebep olur. İyilik ve cömertlik, dostluğa, cimrilik, yalnızlığa götürür. Kibirlilik, hiddet; tevazu, yükseklik kazandırır. Cömert olmakla kişi övülür. Cimrilik, kötülenmeye götürür. Gevşeklik, zayi olmaya; ciddiyet, işlerin düzenli yürümesine götürür. Aldanmak ve gaflet, pişmanlık sebebidir. Sağlam tedbir almak, ele geçen nimetin devamına sebeptir. Acele etmeksizin istenen şeyler, kolay ele geçer. Konuşmayıp susmakla, heybet husule gelir. Faydalı olmayanı terk ile fazilet kazanılır.

Her şeyin sonuna bakarak iş görmek, kurtuluştur. Yumuşak olmayan, pişmanlık çeker. Sabreden kazanır. Susan selamet bulur. Korkan çekinir. İbret alan, ileri görüşlü olur. İleriyi gören, anlayışlı olur. Anlayan, bilir. Kendi arzu ve isteklerine uyan, sapıtır. Pişmanlık, acele ile beraberdir. Selamet, teenni ile beraberdir. İyilik eken, neşe ve sevinç biçer. Akıllı kişi ile arkadaşlık eden saadete kavuşur. Cahilin arkadaşı yorulur. Bilmiyorsan sor. Soran kurtulur. Yanıldığında, ondan dön. Kötülük yapınca, pişmanlık duy. Bir şey verince bol ver ki, iyiliğin bol olsun. Kızıp öfkelenince, yumuşaklık göster. Çalışmak, muvaffakiyetin sebebidir. Çalışmakla, başarıya kavuşulur.”