“Şu dört insan yüzünden İslâm mahvolmuştur:
İlmi ile amel etmeyenler,
Bilmedikleri şeyle amel edenler,
Bilmediklerini öğrenmeyenler,
Halkı öğrenmekten menedenler.”
(Muhammed b. Fazl (329) Kuşeyrî Risalesinden)
Bu dört sebebin üçü Müslümanlara ait, biri İslâm düşmanlarına aittir.
Şayet biz hevamıza, nefsimize uyar ve tembellik edip bize lazım olanları öğrenmezsek, İslam düşmanlarının işine yarar. Her an İslam düşmanlarına yem olma, alet olma ihtimali kuvvetlidir.
Eğer biz ilmimizle amel etseydik, amel ettiğimizi bilerek yapsaydık ve bilmediklerimizi de öğrenseydik, bizim öğrenmemize kimse engel olamazdı.
Ayrıca evladının İslam’ı öğrenmesini istemeyip sırf dünya ile meşgul olmalarını mecbur eden babalar da aynı şekilde halkı öğrenmekten men edenlere dâhildir.
Müslüman olup da sadece kendi meşrebinin veya mezhebinin öğrenilmesini mecbur eden, kendi mezhebinin dışındakilere hayat hakkı tanımayanların engel olduğu da bir gerçektir. Mihne dönemi diye bilinen dönemde Mutezile'nin Ahmed b. Hanbel gibi zatlardan 16 sene kendi inanç sisteminin dışındakini halkı öğrenmekten menetmesi gibi.
Hâinlerle gâfiller netice itibariyle aynıdırlar. Hâin, silah deposunu düşmana teslim ediyor, gâfil de uyumuştur, düşman gelip silah deposundaki silahları alıp götürüyor. Elbette gafilin farkı vardır ki uyanınca veya uyandırılınca hemen düşmana müdahele eder. Mutezile'ye İslam düşmanı diyemeyiz ama Mutezile bir dönem İslam düşmanlarının yaptığını yaptı.
a) İlmi ile amel etmeyenler
“Âlim, bildiği ile amel edendir.”
İmam Şâfiî (rh.a.)
Bir insan bilir de amel etmezse, âlim de olsa hükmen cahil sayılır.
Âlim, bildiğiyle amel etmiyorsa hem hükmen cahil sayılır hem de çevresine kötü örnek olmuş olur. Kıyamet günü o bilgi sahibi, çevresine kötü örnek olduğundan dolayı ölümünün öncesinden de sonrasından da hesaba çekilecektir.
“O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmadığı (ama kötü örnek olduğu ve iz bıraktığı) geride bıraktığı her şey haber verilecektir.”
(Kıyâme sûresi, 75/13.)
Cahil insan perişan insan demektir.
Amel etmeyen, acaba niçin amel etmiyor? Amel etmeye engel nedir?
Amel etmeyen, amel etmedeki güzelliğin ve faydanın, amel etmemedeki zararının idrakinde olmayan kimsedir.
Amel etmeye engel, sadece cehalet değildir. Esas engeller, nefsi ve hevası, tembelliği, yanlış çevresi ve amel edebilecek seviyeye gelememesi gibi sebeplerdir.
“Dilediğiniz kadar öğrenin! Ama şunu iyi bilin ki, bildiklerinizle amel etmedikçe, Allah (c.c.) size ilminizden ötürü mükâfat verecek değildir. Eğer ilminizle amel etmezseniz, Allah (c.c.) sizi ilminizle sevaplandırmaz.”
Muaz b. Cebel (r.a.)
“İlmi ile amel etmeyen âlim; başkalarını giydirdiği halde kendisi çıplak olan iğne gibidir.”
İmam Gazzalî (rh.a.)
“İlim öğrenip de ona göre hareket etmeyen kimse, tarlayı sürüp de tohum atmayan kimseye benzer.”
Şeyh Sadi-i Şirâzî
b) Bilmedikleri şeyle amel edenler
Bir şeyin amel edilmesi farz ise onu bilmek de farzdır, haram ise bilmek korunmak için farzdır. Vacip ise onu bilmek de vaciptir, sünnet ise bilmek de sünnettir.
Önce kalbin ameli olan imanla ilgili helali haramı bilmek sonra bedenin amelini oluşturan ibadet, ahlak ve ahkâm ile ilgili helali haramı bilmek gerekir.
Doğruyu bilen doğru eğitim neticesinde doğru davranır. Doğruyu bilmeden amel eden, yanlış amel ediyor demektir. Yanlış yapan, hem kendisine hem çevresine faydalı değil zararlı oluyor demektir.
Hatadan korunmak için doğru imanı ve doğru ameli bilmesi gerekir.
Doğru, İslâm’ın diğer adıdır. Doğru, Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîs-i Şerîflerin belirttiği i’tikâdî ve amelî helal-harama göre Allah’ın rızası gözetilerek ve Hz. Peygamber’in sünneti izlenerek yapılandır.
Âyet-i kerîmede Allah c.c. şöyle buyurmuştur:
“Doğruyu (vahyi) getiren (Peygamber) ve onu tasdik eden (mü’minler) muttakî (hatadan korunan) kimselerdir.”
(Zümer sûresi 39/33)
Bilmeyerek yapan taklitle yapan kimsedir. Taklit eden, taklit ettiği kimsenin hükmünde olur.
c) Bilmediklerini öğrenmeyenler
Doğruyu bilmezse ne imanı ne de ameli doğru olur. Aklın doğru çalışması da doğru ilme bağlıdır. Çünkü akıl göze, ilim ışığa benzer. Işık olmazsa göz kör hükmündedir.
Yanlış bilirse imanı da yanlış iman olur. İlk farz imandır, farzdan önce farz da ilimdir. Elbette kişiye lazım olanı bilmek lazımdır. Hakka, halka ve kendisine karşı görevlerini bilmek lazımdır.
İman ve amel edilmesi lazım olan konularda bilmediklerini öğrenmeyenler, hem yanlış inanırlar hem yanlış yaparlar. Yanlış yapan, yaratılış maksadını yerine getirmemiş, görevini yapmamış ve huzurunu da sağlamamış olur.
d) Halkı öğrenmekten menedenler
Halka en büyük kötülük, halkın kendilerine dünya ve âhiret faydalarına lazım olan ilimleri öğrenmelerine engel olmaktır. Bunu yapan ne niyetle yaparsa yapsın insanlık suçudur. Bu engel olanlar, isterse kendilerinin dost olduğunu, doğru yaptıklarını iddia da etseler düşmanın işini yapıyorlar demektir.
“Hristiyanlar, âlim olunca Hristiyanlıktan, Müslümanlar cahil kalınca Müslümanlıktan çıkarlar” sözü, hakikatin ta kendisidir. Çünkü Hristiyan, Hristiyanlığın hakikatini bilirse Hristiyanlıktan vazgeçer; Müslüman olduğunu söyleyen de İslam’ın iman esaslarını bilmeyince imanı olmaz. Amentüyü bilmeyenin imanı olur mu, olmaz.
İslam’ı öğrenmeye engel olanlar, ister İslam düşmanları olsun isterse Müslüman olduğunu söyleseler de her iki taraf da İslam düşmanlığında birleşmiş olurlar. İşte hainle gafil neticede düşmanlıkta birleşmiş oldular.
Netice, iman ve amel etmemiz lazım olanları öğrenirsek, eğitimle amel edecek seviyeye gelerek ve bilerek amel edersek, halkı da bilmeye engel olmayıp öğrenmelerini sağlarsak mahvolmaktan kurtuluruz.