Oruç ile beden sıhhate kavuşur, Kur'ân-ı Kerîm’i tilavetle kalp huzura kavuşur, ilminden istifade ile akıl doyar, ne okuduğunu tefekkürle ruh sükûna erer, cemaatle ve huşu ile namaz kılmakla cemaat disiplini oluşur, maddeten başkalarına faydalı olarak da kardeşlik şefkati ve yardımlaşma köprüsü kurulur.
a. Orucun önemini ve maksadını kavrayarak tutmak
b. Kur'ân-ı Kerîm’den; ilim, zikir ve fikirle istifade etmek
c. Namaza çok önem vermek, cemaatle namaz kılmaya ve özellikle yatsı ve sabah namazını cemaatle kılmaya özen göstermek
d. Başkalarına faydalı olmak
a. Orucun önemini ve maksadını kavrayarak tutmak
Oruç, imsak yani kendini yasaklardan ve yasaklara götüren mubahlardan da tutmak demektir.
Oruç niyeti, Allah’ın rızasını kazanmak için ve Allah emrettiği için olmalıdır.
Oruç, kişinin nefsinin isteklerinden irâdî olarak uzak durmak itibariyle irade eğitimi, açlık ve susuzluk sıkıntısına karşı sabır eğitimi, nefs-i emmâreyi sükûna kavuşturması itibariyle tezkiye eğitimi, bedeni dinlendirmek itibariyle tasfiye eğitimidir.
Oruç sebebiyle açlık ruhun maddeye hâkim olmasına vesîle olur.
Dile ve şehvete hâkim olmakla ilgili Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır:
“Kim bana iki dudağının arasıyla iki bacağının arasını garanti ederse ben de ona cenneti garanti ederim.”
(Buhârî, Rikak, 23; Tirmizî, Zühd, 61.)
Orucun Önemi ve Maksadı:
1) Allah’ın emri olması
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler, muttakî olasınız diye sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de oruç tutmak farz kılınmıştır.”
(Bakara sûresi 2/183.)
2) İslâm binasının dört direğinden biri olması
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir: (Binanın temeli) Allah’tan başka (hak) ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, (binanın direklerinden birincisi) namaz kılmak, (ikincisi) zekât vermek, (üçüncüsü) haccetmek, (dördüncüsü) Ramazan orucunu tutmaktır.”
(Müslim, Îmân, 21; Buhârî, Îmân, 2; Tirmizî, Îmân, 3; Nesâî, Îmân, 13.)
3) Nefs-i emmâreyi sükûna kavuşturup terbiye etmesi
Açlığın, nefsi sükûna kavuşturduğu ve terbiyedeki rolü inkâr edilemez bir gerçektir.
a. Orucun önemini ve maksadını kavrayarak tutmak
Orucun Önemi ve Maksadı:
(Devamı)
4) Bedeni sıhhate kavuşturması
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Oruç tutunuz sıhhat bulursunuz.”
(Ahmed b. Hanbel, Taberânî, Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ ve Müzîlü’l-Elbâs., I, 445. )
5) Şeytanın vasıtası olan şehvetin hâkimiyetini kırması
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.s.)’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
“Kimin evlenme külfetine gücü yeterse evlensin. Zira evlenme, gözü (haramdan) son derece men edicidir. İffeti de o oranda koruyucudur. Kim de (nikâhla evlenme masrafına) gücü yetmezse (nafile) oruç tutsun. Zira oruç, oruç tutan için şehvet(in hâkimiyetini) kırıcıdır.”
(Buhârî, Savm, 10, Nikâh, 2, 3; Müslim, Nikâh, 1; Nesâî, Sıyâm, 43; İbn Mâce, Nikâh, 1; Dârimî, Nikâh, 2; Ahmed, I, 57, 378, 424, 425, 432.)
6) Bütün organlara oruç tutturulduğunda takvâ derecesine ulaştırması
"Ey iman edenler, muttakî olasınız diye sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de oruç tutmak farz kılınmıştır.”
(Bakara sûresi 2/183.)
7) Günahlara karşı kalkan olması
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Oruç bir kalkandır.”
(Buhârî, Savm, 2, Tevhid, 35; Müslim, Sıyâm, 162; Ebû Dâvûd, Savm, 25; Tirmîzî, Cum’a, 79, Savm, 54, Îmân, 8; Nesâî, Sıyâm, 42,43; İbn Mâce, Sıyâm, 1, Fiten, 12, Zühd, 22; Dârimî, Savm, 27, 50.)
Oruç, şeytana ve günahlara karşı bir kalkandır. Öyle ise daima, Ramazan ayında da Ramazan ayının dışında da orucu şeytana, hevâya ve günahlara karşı bütün organlarımızla oruç tutmak suretiyle kalkan yapmak gerekir. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in ve Ashabının miktarı ve usûlü gibi. Zira Allah’ın Rasûlü (s.a.s.) bize her konuda örnek, Ashab-ı Kiram da bu örnekliği bize yansıtan kimselerdir.
Günahların bağışlanması
“Kim (farz olduğuna) inanarak ve (Allah’tan) sevap umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları affolunur.”
(Buhârî, Îmân, 28, Savm, 6; Müslim, Sıyâm, 203, Müsâfirîn, 175; Ebû Dâvûd, Ramazan, 1, Savm, 57; Tirmizî, Savm, 1, Cennet, 4; Nesâî, Sıyâm, 39; İbni Mâce, İkâmet, 173, Sıyâm, 2, 33.)
9) Mü’mini, Allah’a manen yaklaştırmış olması
Her bir sevap kişiyi Allah’a yaklaştırır, her bir günah da kişiyi Allah’tan uzaklaştırır. Hele oruç ise mü’mini, takva derecesine erdirerek Allah’a daha çok yaklaştırır.
b. Kur'ân-ı Kerîm’den; ilim, zikir ve fikirle istifade etmek
En üstün ilim, hiç şüphesiz Allah Teâlâ’nın ilmi Kur'ân-ı Kerîm ilmidir.
Ramazan ayını, Kur'ân-ı Kerîm’in ilminden istifade etme ayı yapalım.
Dilin en üstün zikri, iman ve amelle ilgili helaller ve haramlardan bahsetmektir. Sonra namazda Kur'ân-ı Kerîm zikridir. Daha sonra namaz dışında Kur’ân-ı Kerîm okumak ve dördüncü derecesi Kur’ân’dan ve hadîslerden vird edinmektir.
Allah’ı bilen, sever; seven de zikreder; bildiğini tefekkür eder.
Kur'ân-ı Kerîm’i okurken dil söyler, akıl düşünür ve kalbe de yer eder. İşte Kur'ân-ı Kerîm’den istifade budur.
Hiç olmazsa Ramazan’da, namazda okunan sûrelerin mana ve tefsirine bakalım ve hazmedelim.
c. Namaza çok önem vermek, cemaatle namaz kılmaya ve özellikle yatsı ve sabah namazını cemaatle kılmaya özen göstermek
Namaza önem vermek, namazı Allah’ın bir emri bilmek, günahlardan da uzak durarak namazın ve namazda okunan Fâtiha sûresinin mana ve ruhunu kavrayarak huşulu namaz kılmaktır.
Cemaat ile namaz kılma alışkanlığı ise çok önemli bir kazanımdır. Özellikle sabah ve yatsı namazını cemaatle kılmakla, bütün geceyi nafile namaz kılmış gibi sevap kazanılacağını Hz. Peygamber (s.a.s.) şu hadîs-i şerîfiyle müjdelemiştir:
“Her kim yatsıyı cemaatle kılarsa, gecenin yarısını (nâfile) namazla geçirmiş gibi olur. Kim sabah namazını da cemaatle kılarsa (böylece) bütün geceyi (nâfile) namaz kılmış gibi olur.”
(Müslim, Mesâcid, 260; Tirmizî, Salât, 165; Ebû Dâvûd, Salât, 47.)
Sabah ve yatsı namazlarını camide cemaatle kılınca bütün geceleri (nâfile) namaz kılmış gibi olunca, hükmen Kadir gecesinde de bulunmuş olur. Böylece hem cemaatle namaz kılma alışkanlığına hem de Kadir gecesinde bulunma lütfuna erişmiş olur.
d. Başkalarına faydalı olmak
Faydalı olmayı maddî ve manevî olarak ikiye ayırmak gerekir.
Maddî anlamda faydalı olmak; zekât vermek, sadaka vermek, oruçluya iftar ettirmek gibi maddî sıkıntılardan kurtarmakla mümkün olabilir. Ancak bu faydaları yapacak kimsenin cimriliğinden kurtulması gerekir.
Bu konuda Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Gücünüz yettiği kadar Allah’a (emirlerini yerine getirerek ve nehiylerinden sakınarak) takvalı olmaya çalışınız. Dinleyiniz, itaat ediniz ve kendiniz için de hayırlı olmak üzere infak ediniz. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”
(Teğâbün sûresi, 64/16.)
Takva için ilim gerekir. İlmin yolu, dinlemektir. Bilmenin gereği, itaat etmek yani uygulamaktır. İtaatin başında, sevabı verene kat kat olmak üzere infak etmektir. İnfaka engel, cimriliktir. Cimrilikten kurtulmadan infak gerçekleşmez.
Manevî anlamda faydalı olmak; nasihat etmek, iyiliği emredip kötülüğü nehyetmek, ilim öğretmektir.
Zeyd b. Hâlid el-Cühenî’den rivayete göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Oruçlu bir kimseyi iftar ettiren, oruçlunun alacağı ecir kadar ecir alır, oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.”
(Tirmizî, Savm, 82; İbn Mâce, Sıyâm, 45; Dârimî, Savm, 13; Ahmed, IV, 114, 116, V, 192.)
Hz. Peygamber (s.a.s.), Ramazan ayında infakını arttırırdı. O’nun bu fiili şöyle rivayet edilmiştir:
“Hz. Peygamber (s.a.s.) hayır yapmada insanların en cömerdi idi. Ramazan ayında Cebrail (a.s.) ile karşılaştığı zaman ise en cömert davranandı.”
(Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 5, Savm, 7, Bed’ü’l-Halk, 6, Fedâilü’l-Kur’ân, 7; Müslim, Fedâil, 50.)
Bize gereken, Hz. Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) yaptığı gibi ihsanı ve ikramı, infak ve tasadduku Ramazan ayında daha çok artırmaktır.