Kendi evinizde baba ocağında, ana kucağında, dünyanın en sıcak ve huzurlu yuvasında anne sütüyle baba teriyle beslediğimiz yavrularımızı, doğuştan getirdiği güzel ve özel fıtri özelliklerini kaybettirmemeye dikkat edelim.
Bunun için sofrada acı soğan, kuru ekmek yerken bile, “Fakirliğin gözü kör olsun” demeyin; ağız tadı verene hamd edin.
Sofrada siyah havyar yiyip altından lavaboya kusanlarımızın yaptığı yanlışı fark edip o havyarla bir mahalle doyurulabileceğini aktif olarak çocuklarınız göstersin.
“Oku da filan meslekten ol” demeyelim.
“İnsansın, insanlığını kaybetme yavrum” diyelim.
Okulda, televizyonlarda, sosyal medya dediğimiz ve türlerinin sayısına erişemediğimiz alanlarda görev yapan aktif iş yapanlarımız da şunu bilsinler ki ilgilendiğiniz alanların hepsinin iki yüzü vardır.
İyi olan yüzü, kötü olan yüzü.
Güldürü sanatçıları, güldürünüzü insanın belinden yukarısıyla yapmak da vardır, belden aşağıyla yapmak da vardır.
Belden aşağıyla yapanlar, kolay yolu seçtiklerini zannederler ama aslında zoru seçmişlerdir. Birkaç sene sonra kaybolup giderler.
Nasrettin Hoca (1208-1284) bugün 728 yıldır yaşıyorsa hâkimlikten siyasete kadar halkın bütün sorunlarıyla ilgilenmesi ve esprilerini belden yukarıyla yapmış olmasıyla ve o güldürülerinin halkın “Hayat Bilgisi Kurallarının Temel Taşı” haline gelmesiyle olmuştur.
Anneler ve babalar, çocuğunuza iyi işler yapan insanları örnek gösteriniz.
“Filan zenginin babası, bakkallıktan zengin olmuş vay beee” dediğinizde çocuğunuz, size, “Öyle ise baba, ben okula değil bakkal dükkânına çırak olayım” deyiverse ne dersiniz.
Profesörlük, bakanlık, başkanlık, müdürlük, imamlık, öğretmenlik gibi hiçbir makamı önüne sürmeyiniz.
Adam gibi adam yetişmesi için gayret gösteriniz.
İleride nasibi ne ise o olur.
Adam olmak için istediği okula gitsin ama adam olmasını engelleyecek insanları veya makamları koşucunun ödüle şartlanması gibi makam veya diplomaya kilitlenmesin.
O, koşsun.
Rabbimiz… Koşun diyor:
“Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği gök ile yer genişliği gibi olan, Allah’a ve peygamberlerine iman edenlere hazırlanan, cennete doğru yarış yapınız. Bu, Allah’ın dilediğine verdiği bir lütuftur. Allah büyük lütuf sahibidir.” (Hadid süresi ayet 57/21, Al-i İmran 3/133).
İnsan, makam, unvan, titr putu peşinde titrek adımlarla koşanlardan değil, yaratanın gösterdiği yolda hem Rabbin yarattığı tabiat kanunlarını hem Rabbin indirdiği İslam dini kurallarını öğrenerek Rabbin rızasına kilitlenen insanlardan olmaya çalışalım.
Putlarımızı elde etmek için çok yoruluruz ama bu dünyada bile tadını alamadan Allah korusun cehenneme hem kendimizi hem çocuklarımızı atabiliriz.
Ezberci eğitimde medrese hocasına imam hatip diploması lazım olmuş; imtihana girmiş. Ben Ebuzer hocanın kendisinden dinledim, “Felsefe kitabını ezberledim. İmtihan komisyonunun önüne oturdum. Felsefe hocası, ‘Dekart’ı anlat’ dedi.
Ben: Kitapta Dekart yoktur,
Öğretmen: Vardır.
‘Yoktur’ deyince, ‘Kitabın al getir’ dedi.
Ben de getirdim, öğretmen kitabı açtı sayfayı bana uzattı, ben okudum ve öğretmene, ‘Ama bu Descartes; eğer bunu soruyorsan söyleyeyim’ dedim ve ezbere okudum” demişti ve de epeyce gülmüştük.
İlahiyat mezunu olup, şimdi emekli olanlar, imam hatip okulunda iken okuyup ezberleyip, sınıf geçtiğiniz Hadis Usulü kitabından, sahih hadisin veya meşhur hadisin tarifini, kitapta yazdığı gibi söyleyin bakayım.
Elon Musk denilen dünyanın en zengini adam, “Diploma istemiyoruz, işini bilmesini ve yetenekli olmasını istiyoruz” diyor.
Şu anda Türkiye’deki müftü ve vaizlerin neredeyse yüzde doksanının hocası olan Halil Gönenç hoca efendinin (Allah bereketli, hayırlı ömürler versin) ilahiyat diploması yok ama bütün ilahiyat fakültelerindeki profesörlerin birçoğunun da hocasıdır.
Okullar olacak ama okullar, insanı, makamı, unvanı, put gibi karşısına alıp ona göre yön değiştiren “rüzgârgülü” dönek insan olmayacak.
Adam gibi adam olacak.