Oruç, sadece aç ve susuz kalmak değil; nefsin arzularını dizginleyerek, sabrı ve takvayı güçlendiren bir arınma vesilesidir. İnsan, midesini aç bırakarak bedenini dinlendirirken, ruhunu da doyurmalıdır. Bu yüzden oruç, yalnızca yemekten ve içmekten kesilmekle değil; güzel amellerle, Kur’ân tilavetiyle, zikirle, sadakayla ve kötü sözlerden uzak durmakla anlam kazanır.

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur:

"Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçlarından onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur." (İbn Mâce, Sıyâm, 21)

Oruç, eğer dili gıybetten, gözü haramdan, kulağı kötü sözlerden, kalbi gafletten uzaklaştırmazsa, insan sadece aç ve susuz kalmış olur. Oysa gerçek oruç, insanı kötü alışkanlıklardan temizleyip güzel ahlâkla donatan oruçtur. Nitekim Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur:

"Oruç bir kalkandır. Sizden biri oruçlu olduğu gün kötü söz söylemesin, cahillik etmesin. Eğer biri kendisine sataşır veya dövüşmek isterse, 'Ben oruçluyum' desin." (Buhârî, Savm, 9)

Ramazan ayı, yalnızca aç kalınan bir zaman değil, Kur’ân’ın indirildiği mübarek bir aydır. Rabbimiz şöyle buyurur:

"O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’an’ın indirildiği Ramazan ayıdır. Artık içinizden kim bu aya yetişirse, onu oruçlu geçirsin..." (Bakara, 185)

Oruçlu insan, gününü sadece aç kalarak değil, Kur’ân okuyarak, onu anlamaya çalışarak ve hayatına tatbik ederek geçirmelidir. Sahabe Efendilerimiz, Ramazan ayında Kur’ân’la daha fazla meşgul olur, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cebrâil (Aleyhisselam) ile Ramazan'da Kur’ân’ı baştan sona tekrar ederdi. Oruç, Kur’ân’la hemhal olunduğunda ruhu doyurur, kalbi nurlandırır.

Ramazan ayı, aynı zamanda cömertliği, paylaşmayı ve kardeşliği artıran bir aydır. Oruç tutan birine iftar vermek, büyük müjdelerle doludur. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur:

"Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, onun sevabı kadar sevap kazanır, üstelik oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez." (Tirmizî, Savm, 82)

Bu müjde, Allah’ın kullarına verdiği sonsuz rahmetin bir göstergesidir. İftar sofrası, yalnızca yemek yemek için değil, muhabbetin, kardeşliğin ve duaların paylaşıldığı bir sofradır. Belki bir hurma ile, belki bir yudum su ile bile olsa bir mümini iftar ettirmek, Allah katında büyük bir ecir kaynağıdır.

Oruç, insana açlığı tattırır ve böylece aç kalanları daha iyi anlamasına vesile olur. Ramazan ayı, cömertlik ayıdır. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ramazan’da esen rüzgârdan daha cömert olur, elindekini infak ederdi. Çünkü oruç, insanı dünya nimetlerinden uzaklaştırarak asıl ihtiyacın ne olduğunu fark ettirir. Aç kalan insan, bir yetimin hâlini anlar, bir fakirin sıkıntısını hisseder ve böylece elindekini paylaşma iradesini güçlendirir.

Ey Aziz Dostum!
Oruç sadece aç kalmak değildir. Oruç, ruhu temizlemektir. Oruç, kötü sözlerden sakınmaktır. Oruç, Kur’ân’la bereketlenmektir. Oruç, iftar sofralarında kardeşliği pekiştirmektir. Oruç, sadaka ile infakın kapılarını açmaktır. En güzel oruç tutanlar, yalnızca aç kalmayanlar değil; Allah’ı zikreden, Kur’ân’a sarılan, kötü huylardan sakınan ve elindekini paylaşanlardır.

Allah’ım!
Oruçlarımızı, bizi Sana daha çok yaklaştıran bir vesile eyle! Kalplerimizi Kur’ân ile bereketlendir, ellerimizi infaka aç, dilimizi zikrinle güzelleştir. Oruçlarımızı, rızana uygun bir ibadet olarak kabul buyur. Âmin!